Açılan marj derken faiz artırımını kastediyorum. Hem iç hem de dış konjonktür Merkez Bankası'nın faiz artırımı için alan açmış görünüyor.
Birkaç haftadır ABD tahvillerindeki gelişmeler gelişmekte olan ülkeler kadar gelişmiş ülkeleri de rahatsız ediyor, piyasalarda yeni fiyatlamalara neden oluyor.
Şu an ekonomi gündemini en fazla meşgul eden bu konuyu biraz açalım.
ABD 10 yıllık tahvilleri tüm piyasalara yön veren temel indikatör konumuna geldi.
10 yıllık ABD tahvili faiz oranlarında artış olduğunda likiditenin bir kısmı hisse senetlerinden, diğer ülke tahvillerinden, kıymetli madenlerden ve emtialardan çıkış yapıp bu yöne kanalize oluyor.
Dolayısıyla borsa endeksleri ve diğer varlık fiyatları düşerken, ulusal paralar dolar karşısında değer kaybediyor. Doğal olarak da yabancı sermaye ihtiyacı olan ülkeler faiz baskısı altına giriyor.
ABD'de verim eğrisi ilginç sinyaller veriyor. Belirgin bir şekilde pozitif eğimli hale geldiği için enflasyon ve faiz artış beklentisi yaratıyor. Diğer ön plana çıkan sinyal ise ABD 5 yıllık ile 10 yıllık tahvil faiz oranları arasındaki makasın açılıyor olması. Yüzde 0,8'ler ile yüzde 1,60'lara kadar çıkmış olan iki farklı vade tahviller arasındaki fark tarihi rekor kırdı geçen hafta. Yani Federal Açık Piyasa Komitesi'nin 2023 yılında faiz artıracağı beklentisi piyasalarca fiyatlanıyor.
FED FAİZ İÇİN NE YAPABİLİR?
Gerçekten bu olasılık güçlü mü?
Komite üyelerinin yaptıkları öngörüler sonucu türetilen "nokta grafiğe göre" evet olasılık yüksek. Bu hafta yapacağı olağan toplantısında yeni projeksiyon yapacak üyeler. Sanırım bir kez daha iki yıl içinde faiz artırım olasılığını yansıtan tahminlere tanık olacağız.
Bu durumda şu soruya geçelim.
FED faiz artırım beklentisini yönetecek aksiyon alabilir mi?
Evet alabilir. YCC olarak tanımlanan verim eğrisi kontrolü ile eğrinin eğimini hafif yataylaştırabilir tahvil alımlarında vade ayarlaması yaparak. Diğer taraftan enflasyonun sorun yaratmayacak patika izleyeceği özellikle de Başkan Biden'ın imzaladığı 1,9 trilyon dolar büyüklüğündeki destek paketinin enflasyona baskı kurmayacağı konusunda piyasa aktörlerinin beklentileri yönetilebilir.
ENFLASYON ÜZERİNDE BASKI
Tabi bunları nereye kadar yapabilir bilemiyoruz.
Ama bildiğimiz şu; kur baskısı her para birimi üzerinde olduğu gibi TL üzerinde de arttı. Bu da birikimli kur etkisinin yine enflasyona yukarı yönlü etki yapacağı anlamına geliyor. Bu olumsuz unsura bir kaç ekleme daha yapalım.
Sanayide kullanılan emtia fiyatları küresel düzeyde yükseliyor. Örneğin pandemi başladığında 2,1 dolar seviyesinde olan bakır 2020'yi 3,55 dolardan kapadı ve şu an 4,1 dolardan işlem görüyor.
Enerji ve gıda tarafı da benzer patika izliyor. Brent petrol bu yıl 51 dolardan 69,98 dolara kadar yükseldi.
Yukarıda saydığımız bu unsurların Türkiye'de enflasyonu biraz daha yukarı iteceği bir gerçek. Yani enflasyon büyük oranda yüzde 17'lere yaklaşacak gibi görünüyor. O zaman yüzde 17 politika faiz oranı yeterli olmayacak. Malum dolarizasyon sürecinde de hafifleme yok.
İşte tüm bu faktörlerin açtığı marjı Merkez Bankası'nın bu toplantıda kullanması gerekiyor. Zaten piyasalar 100 baz puanlık artışı fiyatlıyor. Merkez Bankası beklenti anketi ve swap faiz fiyatlamalarından da bu beklentiyi gözlemleyebiliyoruz.