Konu sadece faiz değil
Ekonominin sorunları nedendir bilinmez sürekli faiz üzerinden tartışılıyor. Öyle bir noktaya geldik ki 'faiz yanlıları faiz karşıtlarına karşı' gibi bir durum ortaya çıktı. Tenis maçı seyreder gibi ekranlarda her şeyin uzmanlarını faizi savunurken ya da faizin zararlarını sıralarken izliyoruz.
Fikir olarak tamamen ayrışsalar da her iki tarafında hemfikir olduğu bir argüman var. Merkez Bankası'nın temel para politikası aracı olan politika faiz oranı herkes için adeta 'sihirli bir değnek'.
Merkez Bankası 7 gün vadeli repo faiz oranını yükselttiğinde, diğer faiz oranları da yükselecek, düşürdüğünde diğer faiz oranları da inecek ve tüm sorunlar da çözülmüş olacak.
Şu gerçeğin altını çizelim; Merkez Bankası politika faiz oranında yapacağı değişikliğin faiz oranlarına, varlık fiyatlarına, beklentilere ve döviz kuru değişkenlerine aktarımını belirliyor. Böylece toplam talebi etkilemeye çalışıyor. Yani Merkez Bankası'nın faizlerini diğer faiz oranları birebir takip etmeyebiliyor. Böyle bir zorunluluk da yok.
SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME
Finansal kuruluşlar ve yatırımcılar birçok parametreyi göz önünde bulundurarak faiz sunarlar veya faiz talep ederler. Bunların başında ileriye yönelik beklentileri ve risk algıları gelir. Kasım ayından son hafta sonuna kadar Merkez Bankası'nın rasyonel politikaları ve güçlü iletişimi ile yıl içinde faiz oranlarının düşeceği beklentisi inşa edilmişti piyasa aktörleri nezdinde. Tahvil verim eğrisinin belirgin negatif eğime dönüşmesi de bunun kanıtı idi. Yabancı yatırımcılar aynı beklenti ile hisse senedinden öte devlet tahvillerinde pozisyon almaya başlamışlardı.
Çünkü tahviller vadesine kadar ikincil piyasada yeni oluşan faiz oranlarına göre değerlenirler. Eğer faiz oranları düşerse tahvillerin değeri yükselir.
İş dünyası da yatırım kararı verirken sürdürülebilir büyümenin gerçekleşme olasılığını dikkate alır. Genişleyici para politikaları, yani aşırı kredi genişlemesiyle elde edilecek büyümenin sayısal değerinden başka bir anlam ifade etmediğini bilir. Hatta kredi genişlemesinin enflasyonist baskı yaratacağını, cari açığı artıracağını da bilir. Bu yüzden fiyat ve finansal istikrarın güçlü sinyallerini aldığında o büyümenin sürdürülebilir ve anlamlı olduğuna kendini ikna eder. Faiz oranlarının o zaman kalıcı gerilediğine ikna olur.
YATIRIMLAR ARTMIŞ MIYDI?
Geçen sene politika faiz oranı yüzde 8.25'lere indiğinde yatırımlar artmış mıydı? Orta ve uzun vadeli tahvil faiz oranları gerilemiş miydi? 2 ve 5 yıllık tahviller yüzde 13.5'in, 10 yıllık tahviller yüzde 14.50'nin üzerindeydi. Dikkat ederseniz faizlerin ve enflasyonun yükseleceği beklentisini gösteren hafif pozitif eğimli bir verim eğrisi oluşmuş.
Zaten Merkez Bankası da, ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini diğer fonlama kanallarını kullanarak yüksek tutmayı başarmıştı.
Sadece faiz oranı değil, ekonomi politika seti senkronize kullanılırsa ekonomik istikrarın sağlanması mümkün olur. Para politikaları kesinlikle maliye politikaları ile desteklenmelidir.
Daha da önemlisi ekonominin yapısal dönüşümünü sağlayacak makroekonomik önlemler ve yapısal reformlar uygulanmalıdır.
Artık faizlerin yarar ve zararları, düşük veya yüksek seviyelerini tartışmayı bırakalım. Hızlı bir şekilde ekonominin kurlara duyarlılığını zayıflatacak yapısal dönüşümü gerçekleştirelim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.