Mart enflasyonu beklendiği gibi
Anketlerin de açıkça gösterdiği gibi enflasyondaki yükselişin sürmesi bekleniyordu. Dolayısıyla Mart ayında bir kademe daha yukarı çıkmış olan enflasyon göstergeleri sürpriz olmadı.
Zaten ekonomi yönetimi de bu gerçeği teyit ediyordu. "Yıl ortasına kadar yükselir sonra düşüşe geçer" beklentisini birkaç ay önce revize etmiş "yılsonuna kadar yüksek enflasyon seyri olabilir" noktasına taşımıştı.
TÜİK'in açıkladığı enflasyon verilerine tabi ki değineceğiz ama öncesinde enflasyonun iç dinamiklerine yönelik bazı tespitlere vurgu yapalım. Öncelikle karşımızda şöyle bir gerçek duruyor. Enflasyonun daha ne kadar yükseleceğini, zirve noktasının hangi düzeylerde olacağını tahmin etmek iyice zorlaştı. Merkez Bankası son "Enflasyon Raporunda" enflasyon patikası ile ilgili yüzde 50'nin aşılacağı öngörüsü yapmıştı. Bakalım Nisan Enflasyon Raporunda bu görüşünü nasıl revize etmiş olacak.
KREDİ GENİŞLEMESİ SÜRÜYOR
Altının çizilmesi gereken diğer unsur ise fiyatlama davranışlarının bozulmuş olması.
Enflasyon ile mücadeleye yönelik gerek para gerekse maliye politikaları ne yazık ki ekonomi aktörleri için yol gösterici nitelikte olamıyor. Enflasyonu baskılayacak sıkı para politikası uygulanmıyor. Son TÜFE rakamını yüzde 61,14'ü baz aldığımızda "reel" yani enflasyondan arındırılmış faiz oranı yüzde -45'lerin üzerine çıktı. Maliye politikası ise enflasyona olumlu katkı yapması amacıyla ters yönde kullanılmaya çalışılıyor.
Talebi aşağı çekmek için sıkılaştırılması gerekirken maliyet üzerindeki yükü hafifletmek için gevşetiliyor, bu bağlamda belli ürünlerde KDV indirimleri yapılıyor. Para ve maliye politikalarına ek olarak büyüme destekli kredi genişlemesi de devam ediyor.
Bankası'nın enflasyon ile mücadelede başvurduğu araç "kur korumalı mevduat".
Kur istikrarı sağlayarak kurlardan fiyatlara geçişkenlik faktörünü hafifletmek istiyor.
Aynı zamanda kurların seyri yatay olduğunda ithalat fiyatları unsurunun etkisi de zayıflıyor.
Enflasyonun geleceğine yönelik şöyle iyimser bir bakışı da var. Baz etkisi devreye girecek ve Ukrayna Rusya savaşı barış ile sonlanacak sonuçta enerji ve tarımsal emtia fiyatları normalize olacak.
BARIŞ YETERLİ OLACAK MI?
TÜİK'in verilerine gelelim... Talep enflasyonu göstergesi TÜFE Martta yüzde 5,46, yıllık bazda da yüzde 61,14 seviyesinde gerçekleşmiş. Maliyet enflasyonu göstergesi Yİ-ÜFE ise aylık yüzde 9,19, yıllık yüzde 114,97 yukarı gelmiş. Halkın gelirinden en fazla pay ayırdığı ve TÜİK'in enflasyon hesaplamasında yüzde 25,32 ile ilk sırada ağırlıklaştırdığı gıda grubunda yıllık yüzde 70,33, ikinci sıradaki ulaşım alt grubunda ise yüzde 99,12 düzeyinde artış olmuş.
Kurlardan fiyatlara geçişkenliğin enflasyon üzerindeki etkisini gösteren dayanıklı tüketim mallarındaki oran ise yüzde 75,85'lerde.
Savaş sonrası iyice kontrolden çıkan enerji ve tarımsal emtia fiyatlarının etkisi net bir şekilde görülüyor. Dünyadaki artışa bir de kur faktörünü eklediğimizde Türkiye'nin enflasyon oranı ortaya çıkıyor.
Savaşın sona ermesi elbette küresel enflasyona tabi ki bizde de olumlu yansır.
Ama etkinin sınırlı olacağını da unutmamak gerekir. Çünkü Rusya'ya karşı alınan önlemler hemen gevşetilmeyecek. Daha da önemlisi Rusya fırsata dönüştürmeye çalıştığı Ruble ile dış ticaret politikasını sürdürmek ve Bretton Woods ile inşa edilen dolar hegemonyasını tahrip etmek için bu hedefinden kolay kolay vazgeçmemeye gayret edecek. Sözün özü Merkez Bankası'na çok iş düşüyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.