3 Ocak ve 3 Temmuzda açıklanan bir önceki aylara ait enflasyon verilerinin çalışanların ve emeklilerin maaşlarının geride bırakılan 6 aylık enflasyona göre revize edilmesi bakımından ayrı bir önemi oluyor. Bu yüzden milyonlarca kişi tarafından merakla bekleniyor Aralık ve Haziran aylarına ait enflasyon rakamları.
Ayın 3'ü pazara geldiği için TÜİK Haziran enflasyon oranını dün açıkladı. Buna göre memurlar ve çalışanlar ile SGK emeklileri yüzde 40'ın çok az üzerinde bir maaş artışı alacaklar.
Yeri gelmişken şu konuya açıklık getirmek istiyorum. Ocak ve Temmuz aylarında verilen ücret artışları 6 ay süresince belli bir seviye enflasyona karşı mücadele vermiş çalışanın hak ettiği bir karşılıktır.
Yani ücretli çalışanların maaşında ek bir artış değildir. Ya da maaş iyileştirmesi değildir. Geride bırakılan sürenin enflasyon yüzünden alım gücü kaybının telafisidir.
İşte bu yüzden açıklanan resmi rakamların enflasyon gerçeğini tamamen yansıtması gerekiyor.
Aksi takdirde milyonlarca çalışan ve emeklinin reel gelirleri düşüyor ve hak kaybına uğruyor.
TALEP MALİYET FARKI AÇILMIŞ
Enflasyon gerçeğine geri döneyim.
Geçen ay enflasyon yüzde 4,95 yükselmiş. Böylece yıllık bazda enflasyon yüzde 78,62 seviyesine çıkmış oldu. Merkez Bankası'nın para politikasının etki etmediği işlenmemiş gıda, altın, enerji ve alkollü içecekler gibi bazı ürünleri dışarıda tutularak ölçülen Özel Kapsamlı TÜFE B grubu ise 64,42'lere çıkmış. Parantez içinde bir kısa bilgi;
Bu veri enflasyonun kalıcılığı ile ilgili de sinyal veriyor. Tüketici açısından diğer önemli rakam gıda grubundaki fiyat artışı... Çünkü belli bir gelir düzeyinin altında kalanlar ile üstünde gelir elde edenlerin gelirlerinden gıdaya ayırdıkları oranlar belirgin bir şekilde farklı olabiliyor. Oran farkının yanı sıra gıdanın türü de enflasyondan etkilenme açısından ayrışabiliyor. Örneğin ekmek fiyatlarının yükselmesi düşük gelirlileri daha fazla etkilerken yüksek gruba etki yapmıyor. Talep enflasyonu tarafında durum böyle...
Gelelim maliyet tarafına...
Maliyet enflasyonu göstergesi olan Yİ-ÜFE de paralel olarak yükselmiş geçen ay ve yüzde 138,31'e tırmanmış. Maliyet tarafından nihai fiyatlara yansıma unsurunu da dikkate aldığımızda önümüzdeki aylarda da yükselen enflasyon eğilimine pek şaşırmamamız lazım.
Enflasyonun yükselmesi ise ne yazık ki kur üzerindeki baskısını artıracak. Çünkü politika faiz oranı ile enflasyon arasındaki fark açılıyor.
Dolayısıyla TL araçlarının reel getirisi daha da düştüğünden tasarruf sahipleri TL dışı yatırım araçlarına yönelmeye çalışıyorlar.
KÜMÜLATİF ETKİ
Kur baskısının artması tabii sadece bununla sınırlı kalmayacak.
FED'in sert inişi tercih ederek faiz artışına devam etmesi, Avrupa Merkez Bankası'nın bu ay faiz arış sürecine başlayacak olması da etkili olacak. Yine bir parantez açayım.
Küresel sorun olan enflasyonda arz şokları talep şoklarına nazaran ağır basıyor. Bu yüzden son aylarda sıkça dillendirilen enflasyon ve durgunluğun bir arada olduğu 'stagflasyon' olasılığı yükseliyor. Sonuçta gelişmiş ülke merkez bankaları bir noktadan sonra şahin tutumlarından az da olsa taviz verebilirler.
Parantezi kapatayım.
Alt kalemlere ait detay rakamlarla sizleri bunaltmadan önemli noktaların altını çizmeye çalıştım. Bundan sonra Merkez Bankası'nın işi biraz daha zorlaşıyor. BDDK ve Hazine Bakanlığı para politikası dışında kalan serbest piyasa mekanizmasını zorlayan diğer önlemlerle bir yere kadar gidebilir. Zira alınan önlemlerinin etkilerini tek tek değil kümülatif olarak değerlendirmek gerekir.