TÜİK verilerine göre Eylül'de enflasyon yüzde 3,08 yükselmiş. Böylelikle tüketicileri yakından ilgilendiren talep enflasyonu yıllık bazda yüzde 83,45 seviyesine çıkmış oldu. Para politikasının etki edemediği işlenmemiş gıda, altın, enerji ve alkollü içecekler gibi bazı ürünlerin dışarıda tutularak ölçülen Özel Kapsamlı TÜFE B grubu ise 73,65'e çıkmış. Çekirdek enflasyon olarak tanımlanan bu verinin anlamını fırsat buldukça vurgulamaya çalışıyorum. Çekirdek enflasyon rakamı enflasyonun kalıcılığı ile ilgili sinyal veriyor.
Geçen ay FED'in şahinleşmesinin ve ABD enflasyonunun yüzde 8,5'den yüzde 8,3'e gerilemesine rağmen stres yapmasının ardında çekirdek enflasyon oranlarının yükselmesi vardı.
Aynı zamanda yayılım endeksi de enflasyonun kalıcılığına yönelik ipucu veriyor. TÜFE için geçerli olan ürün sepetindeki ürünlerin ne kadarında artış olduğunu gösteren yayılım endeksi artmış ise enflasyonun yüksek seviyelerini koruma olasılığı da artmış demektir. Eylülde 144 temel başlığın 124'ü yükselmiş.
MALİYETLER ARTIŞ GÖSTERDİ
Enflasyon verisini değerlendirirken dikkate aldığımız diğer gösterge ise gıda grubundaki enflasyon seviyesi... Çünkü toplumun büyük kısmı gelirinin büyük kısmını gıdaya ayırıyor.
Dolayısıyla enflasyon bu kesimleri daha fazla etkiliyor ve alım güçlerinin daha fazla azalmasına neden oluyor. Tabi sonuçta enflasyon gelir dağılımının adaletsizleşmesine katkı yapıyor.
Gıda enflasyonu geçen ay yüzde 1,97 düzeyinde gerçekleşmiş. Yıllık gıda enflasyonu ise ortalama TÜFE'yi aşarak yüzde 93,05'e gelmiş.
Talep enflasyonu tarafında durum böyle...
Gelelim maliyet tarafına... Maliyet enflasyonu göstergesi olan Yİ-ÜFE de paralel olarak yükselmiş ve aylık yüzde 4,79'a ve yıllık yüzde 151,50'ye tırmanmış. Maliyetlerdeki artış doğal olarak raf fiyatlarına belli bir zaman gecikmesiyle belli oranda yansıyor. Demek ki TÜFE'deki artış önümüzdeki ayda da devam edecek. Genel olarak enflasyonun yükselmesi kur üzerinde baskının şiddetlenmesine neden oluyor. Çünkü bireyler enflasyon karşısında alım gücünü korumanın yollarını arıyor.
Merkez Bankası'nın uyguladığı farklı politika yüzünden TL'de bu amacı sağlayabilecek tek enstrüman kalıyor; o da kur korumalı mevduat.
Demek ki kur korumalı mevduatın hacmi sürekli artmaya devam edecek.
PİYASALAR TEPKİ VERMİYOR
Enflasyonun yükselmesine karşın kur baskısının artması dışında piyasalardan bir tepki gelmiyor. Zira enflasyonun düzeyi ve yönü ne olursa olsun Merkez Bankası'nın bu ekonomik gerçekten bağımsız bir şekilde faiz indireceğini tüm piyasa aktörleri biliyor. Daha doğrusu Merkez Bankası kendi söylüyor ve PPK toplantısı sonrasında yayımladığı duyuruda üretim ve istihdam için finansal koşulların uygunluğunu koruyacağının altını çiziyor. Meali şu; faizi indirip finansman maliyetini aşağı çekeceğim böylece firmalar kredi alıp yatırım yapacaklar.
Keşke sistem bu kadar basit çalışsaydı.
Aralık ayı itibarıyla enflasyon oranı yönünü bir miktar aşağı çekecek. Geçen sene Aralık ve Ocakta enflasyon oranları aylık iki hanelerde olduğu için baz etkisi devreye girecek ve tamamen bu nedenden enflasyon oranı kısmen gerileyecek. Son olarak tam bu noktada iki kritik konuya değineyim. Birincisi enflasyonun düşmesi fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor sadece fiyat artışları biraz hız kesiyor.
İkincisi enflasyon için hayati konu olan atalet...
Enflasyonun düşmesi ama bir seviyede katılaşması ve daha fazla aşağı gelmemesine atalet diyoruz. Ekonomide en istenmeyenlerin başında gelir enflasyon ataleti. Zaten FED'in de korkusu bu. Ya enflasyon yüksek seviyelerde kalırsa endişesi ile her şeyi bir kenara bıraktılar ve ne pahasına olursa olsun enflasyona odaklandılar. Umarız yılsonu kendini gösterecek enflasyon düşüşü geçici olmaz.