• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Merkez Bankası faiz kararının satır araları CAHİT SÖNMEZ

Merkez Bankası faiz kararının satır araları

cahit.sonmez@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 23 Şubat 2023, 20:09

Dün Para Politikası Kurulu'nun olağan toplantısı vardı. Beklendiği gibi 50 baz puan faiz indirimi kararı çıktı. Politika faiz oranı yüzde 9'dan yüzde 8,5'a çekildi. Tekrar olacak ama hatırlatmak istiyorum. Çünkü enflasyon yükselirken yani aylık bazda yeniden yönünü yukarı çevirmişken, faizlerin düşürülmesi alışagelmiş konvansiyonel politikaların dışında bir karar olduğu için nedeni hep merak ediliyor. Düşük faiz ile yatırımlar ve nihayetinde üretim teşvik edilmek isteniyor. Beraberinde ihracat da artacağından cari işlemler dengeye geleceğinden ve kur baskısı ortadan kalkacağından enflasyonda gerilemiş olacak.
Kısacası Merkez Bankası büyümeyi önceliklendirdiği için "finansal koşulların" desteklenmesi ana amacına göre para politikasını tasarlamaya çalışıyor.
Bu algoritmanın işlemesinin kuşkusuz bazı koşulları var. Daha doğrusu bir önemli koşulu var. O da parasal aktarım mekanizmasının politika faiz oranı üzerinden sağlıklı bir şekilde önce diğer faizlere sonra varlık fiyatlarına ve son olarak da beklentiler ve kurlara aktarılması gerekiyor. Bu dört kanaldan da iç ve dış talep etkileniyor ve süreç toplam talebin kontrol edilmesi ve enflasyonun makul seviyelere çekilmesi hedefiyle tamamlanıyor. Açıkçası teknik bir konu... Ama bilimsel bir dayanağı var. Bu yüzden enflasyonun kontrol altına alınmasında olmazsa olmaz bir koşuldur.

MAKROİHTİYATİ TEDBİRLER GEREKİYOR
Merkez Bankası kendi beyanı ile "politika faiz oranını etkinsizleştirdiği" için parasal aktarım mekanizmasını yukarıda özetlediğim çerçevede işletemiyor.
Bu yüzden kredi kanalından aktarımı yapmaya çalışıyor. Bu da ne yazık ki yeterli olmuyor. Politika açığını kapatmak için bir dizi makroihtiyati tedbirlerin de devreye girmesi gerekiyor. Yeri gelmişken önemli bir not düşelim. Makroihtiyati tedbirler politika faiz oranının ikamesi değil tamamlayıcı etkisi olan araçlardır.
Gerçekten toplum olarak çok büyük bir acı yaşadık. Çok sayıda vatandaşımızı yitirdik. İnsanımızın kaybının bir maliyeti asla olamaz. Ancak depremin neden olduğu ekonomik bir bedel de var.
Zorlanarak bu cümleleri yazma nedenim Türkiye ekonomisinin bazı makroekonomik değişkenlerinde kaçınılmaz değişimlerin olacağını vurgulamak. Bunların başında da enflasyon ve cari açık geliyor.
Alt ve üst yapıların yeniden inşa edilmesi, üretim eksikliğinin özellikle tarımda ve bazı sektörlerin imalatında söz konusu olacağından ihracat ve ithalat dengesi daha da bozulabilecek. Dış ticaret dengesinin bozulması ise 48 milyar doları aşmış cari açığı yukarı itecek.

ENFLASYONUN OLASI SEYRİNE RAĞMEN
Bu felaket depremin yaşandığı coğrafyanın bir özelliği de toplam tarımın yüzde 15'ine sahip olması. Hububat, tahıl ve narenciye gibi temel işlenmemiş gıdaların üretiminin bir kısmı bu bölgede yapılıyordu.
Dolayısıyla gıda enflasyonu önümüzdeki aylarda bu nedenle yükselebilir. Aynı şekilde depremzede vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarına yönelik ürünlere olan talebin artması az da olsa enflasyon üzerinde olumsuz etkisi olabilir.
Sadede geleyim. Enflasyonun olası seyrine rağmen Merkez Bankası'nın faiz indirimine devam etmesi zorunlu olarak yeni makroihtiyati tedbirlere de başvurmasını gerektirecek. Çünkü kredi ve mevduat faizleri politika faiz oranını takip etmiyor.
Bu yüzden belirsizlik ve risk faktörleri nedeniyle yukarı yönlü baskı altına girmiş diğer faiz oranlarının Merkez Bankası ve BDDK'nın yaptırımları ile yönünün değiştirilmesi ancak çare olabilecek finansal koşulların desteklenmesi amacına. Önemli bir hatırlatma ile yazımı sonlandırayım.
Unutmayalım ki bunların sonucunda kur tarafında "gaz sıkışması" devam ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.