CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun son dönemde Türkiye'nin milli güvenlik politikalarına aykırı tavır ve açıklamalarını hayretle izliyoruz.
CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nun casusluktan tutuklanmasının ardından sözde adalet yürüyüşü başlatan ve FETÖ'cülerle söylem birliği içine giren Kılıçdaroğlu, bu yürüyüşte PKK'nın siyasi uzantısı HDP'lilerle de omuz omuza verdi.
Ardından, Türkiye'ye karşı hasmane tutumunu her fırsatta gösteren Almanya'da bir dergiye Türkiye'yi baltalar gibi bir demeç verdi: "Türkiye'de şu an hiç kimsenin güvenliği garanti altında değil. Ne canı, ne malı. Maalesef yasaların geçmediği, adaletin olmadığı bir dönemde yaşıyoruz.
Yabancı sermaye bir ülkeye ancak, o ülkede hukuk devletliliği, adalet, can ve mal güvenliği olması halinde gelir." Kılıçdaroğlu, bu sözleri nedeniyle büyük tepki topladı ama durmadı. CHP liderinin Türkiye'nin şiddetle karşı çıktığı Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin 25 Eylül'de yapacağı bağımsızlık referanduma da destek verdiği ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu ile CHP Genel Merkezi'nde bu referanduma destek istemek için görüşen heyette yer alan Özgürlük ve Sosyalizm Partisi Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, "Kılıçdaroğlu görüşmemizde bütün milletlerin olduğu gibi Güney'in de referanduma gitmeye hakları olduğunu söyledi" açıklamasını yaptı. Kılıçdaroğlu, bu açıklamayı yalanlamayarak doğruluğunu kabul etmiş oldu.
Kılıçdaroğlu, son olarak Wikileaks belgelerinde CIA'in alt kuruluşu Stratfor'un tescilli muhbiri olduğu belirtilen CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun PKK'nın korkulu rüyası haline gelen silahlı insansız hava araçları (SİHA) ile ilgili karalayıcı açıklamalarına sahip çıktı. Dün katıldığı bir TV programında da detaylarını sayfalarımızda haber olarak okuyacağınız skandal açıklamayı yaptı. SİHA'ların vurduğu terörist grupla ilgili, "Gizli kapaklı insanlar değil, piknik yapıyorlar orada. Terör örgütüne destek olabilirler, terörist olabilirler ama orada silah olması lazım. O da yok" diye konuştu.
Bunları duyunca tam "Kılıçdaroğlu'nun ağzından bir kez de milli güvenliğimize aykırı olmayan bir şey duyalım" diye düşünüyordum ki, büyük bir şaşkınlık yaşadım.
Kılıçdaroğlu, nasıl olduysa, uzun süredir ilk kez milli güvenliğimize aykırı olmayan iki cümle kurdu. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'in Türkiye'ye silah ambargosu uygulamaya başladıkları şeklindeki açıklamasını "Doğru değil" şeklinde değerlendirdi.
Türkiye'nin bağımsız bir hava savunma sistemi kurmak için Rusya'dan S-400 füzeleri almasıyla ilgili de şu cümleleri söyleyiverdi: "S-400 füzelerine hangi gerekçelerle ihtiyaç duyulmuş bakmak lazım ama burada Türkiye'nin şu talebini de doğru kabul etmemiz lazım. Türkiye'nin bu tür savunma sistemlerine ihtiyacı var, NATO'nun bunları şu veya bu şekilde karşılaması lazım. Türkiye'nin yeni arayışlara girmesi, bir anlamda NATO'nun Türkiye'ye çifte standart uygulamasından kaynaklanıyor." Kulaklarıma inanamadım...
Aklıma, "Bozuk bir saat bile günde iki kez doğruyu gösterir" sözü geldi...
Ne diyelim?
Hep böyle ol Kılıçdaroğlu, bizi böyle şaşırtmaya devam et...
Cumhuriyet Gazetesi'ne yazıklar olsun
Cumhuriyet Gazetesi'nin Suriye'deki Türkmenler'e yardım götüren MİT TIR'larıyla ilgili haberleri başta olmak üzere Türkiye'nin milli güvenliği aleyhine haberleriyle ilgili yargı süreci devam ediyor.
Bunlarla ilgili Türk yargısı en doğru kararı verecektir. Ancak, Cumhuriyet Gazetesi'nin skandalları maalesef bitmiyor.
Daha önce bir trafik kazasında şehit olan Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper için "İlk FETÖ iddanamesini hazırlayan Başsavcı Mustafa Alper'i kamyon biçti" başlığı atan Cumhuriyet, bu kez de Mynmar'da zulüm gören ve tecavüze uğrayan Müslüman kadınları öyle bir aşağıladı ki, isyan etmemek mümkün değil.
İnsan Hakları İzleme Örgütü bu yılın başında yayınladığı raporda, Arakanlı kadın ve kız çocuklarının askerler tarafından tecavüze uğradığını yazmıştı.
Myanmarlı bir albayın bu suçlamalar karşısında yaptığı savunmayı haberleştiren Cumhuriyet, bu albaya ait olduğu belirtilen iğrenç bir sözü şöyle aktardı: "Şu kadınlara bakın, kim onlara tecavüz etmek ister?" Türkiye'de en ufak bir olayı veya söylenen bir cümleyi büyütüp ortalığı ayağa kaldıran;
"Nerede kadın hakları, kadınlar ötekileştirelemez, yaşam tarzına müdahale ediliyor" diyen Cumhuriyet Gazetesi, Mynmarlı Müslüman kadınlara böyle bir başlığı layık gördü. Tecavüzcülerin ağzından Arakanlı kadınları aşağıladı... Tecavüzcülerin sözcülüğünü yaptı...Yazıklar olsun...
Bakalım bu iğrençliğe kadın hakları savunucusu olduğunu söyleyenler ve Türkiye'de kadınların yaşam tarzına müdahale edildiği yalanlarını dillerinden düşürmeyenler ne tepki gösterecek?
Adım gibi eminim ki, tek bir laf bile söylemeyecekler...