"Stratejik ortak" dediğimiz ABD, ajan papaz Andrew Brunson'u bahane ederek Türkiye'ye yönelik yaptırım kararı aldı. ABD, geçmişte de Türkiye'ye bir çok kez hançer batırdı. Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu'nun yaptığı bir çalışmadan özetle aktarıyorum:
ABD, 1962'de Sovyetler Birliği ile Küba'daki füzeleriyle ilgili bir anlaşma yaptı ve bize sormadan Anadolu'da konuşlandırdığı Jüpiter füzelerini de sökmeyi kabul etti. Babüroğlu'nun ifadesiyle ABD, bu kararla bir pazarlık söz konusu olduğunda Türkiye'yi feda edebileceğini açıkça gösterdi.
1964'te Türkiye'nin Rum zulmüne karşı Kıbrıs'a çıkarma yapmayı planlaması üzerine ABD Başkanı Johnson, Başbakan Erdal İnönü'ye, ağır ve tehdit dolu bir mektup gönderdi. İnönü bu mektup üzerine, meşhur "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır" sözünü dile getirdi.
1974'te ise, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, 1971'de yasaklanan haşhaş ekimini yeniden başlattı. Ecevit'in bu kararı, Türkiye-ABD arasında krize neden oldu.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle, ABD Türkiye'ye ağır bir silah ambargosu uyguladı.
1975'te ABD silah ambargosunu kaldırmayınca Türkiye, ABD'nin kendi topraklarında bulunan 21 üs ve tesisini kapattı. Yaklaşık beş bin ABD'li asker ve sivil ülkeyi terk etti.
2003'te ise, Irak'ın Süleymaniye kentinde, ABD askerleri, Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı subayların bulunduğu karargaha baskın düzenledi. 11 Türk özel harekatçının başına çuval geçirdi.
PKK'YA SİLAH YAĞDIRDILAR
Yine 2003'te Washington, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında sınırları değiştirilecek 23 ülke arasında Türkiye'yi de saydı.
2017'de ise ABD, Türkiye'de vize hizmetlerini askıya aldı. Türkiye buna aynen karşılık verdi.
ABD ile Türkiye arasındaki en büyük kriz ise, ABD'in Suriye'de PYD/PKK'ya 5 bin TIR modern silah verip, eğitip, donatması oldu. ABD, burada 70 bin kişilik bir terörist ordu oluşturdu. Babüroğlu, Washington'ın Türkiye'nin 600 kilometre uzunluğundaki güney sınırında 90-100 bin kişilik bir PYD/PKK ordusu oluşturmayı planladığına dikkat çekiyor ve şu soruları soruyor: "Türkiye'nin coğrafi bütünlüğünü tehdit eden böyle bir oluşumdan daha büyük bir kriz mi olur? Bu kadar önemli krizlerin sahibi bir ülke, Türkiye'nin bekasını olumsuz etkileyen kararlara imza atan bir NATO üyesi, stratejik ortak olur mu?" Tabi ki, olmaz... Son yaşananlarla bunu bir kez daha gördük...
TATBİKATINI BİLE YAPTILAR
Ben açıkçası, bu son yaptırımları ABD'nin Türkiye'ye yönelik uyguladığı büyük planın bir aşaması olarak değerlendiriyorum.
ABD, bizi bir çeşit testten geçiriyor.
Türkiye'nin dayanıklılığını ölçüyor. Hedef, 15 Temmuz'da FETÖ eliyle yapılmak istenen ve başarısızlığa uğrayan Türkiye'yi işgal girişimini bir şekilde yeniden denemek. PKK'nın Suriye'de ordu haline getirilmesi bunun en önemli adımlarından biriydi. ABD'nin geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin Akdeniz'de İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'yle düşman olarak görüldüğü ortak bir tatbikat yapması da başka adımıydı. Son yaptırım kararı da bunların devamıdır. Türk Milleti, Kurtuluş Savaşı'nda nasıl bugünkü topraklarının ebedi vatanı olduğunu gösterdiyse, bunu yine yapar... Kimsenin şüphesi olmasın...