İzmir'de Büyükşehir Belediyesi'nin son yıllardaki 'büyük inşaat ihalelerinin' neredeyse tamamını Ankara Çankaya merkezli firmalar alıyor. Bu ilginç duruma defalarca dikkat çektim. Hatta konuyu Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe'nin de İzmir'e Çankaya Belediyesi'nden transfer edildiğine dikkat çekerek, "Çankaya tesadüfü" başlığıyla gazetemizin manşetine de taşıdık. Haberimizde kimseyi suçlamadan "Bu tesadüfün açıklaması ne?" sorusunu yönelttik. Ve Buğra Gökçe, bu 'tesadüfle' ilgili ilk kez bir değerlendirmede bulundu. Gökçe'ye göre bu durum 'olağan ve hayat tecrübelerine uygun'muş.
"ÇANKAYA İŞ MERKEZİDİR"
Gökçe'nin avukatı aracılığıyla gönderdiği açıklamada Çankaya'da yaklaşık 1 milyon kişinin yaşadığını ve ilçede çok sayıda bakanlık ve üniversite gibi kurum ve kuruluşun faaliyet gösterdiği aktarıldı.
Adeta 'yönetim ve finans merkezi' olan Çankaya'da birçok firmanın özellikle de büyük ölçekte iş yapan firmaların merkezlerinin bulunduğu, iş ve ihale takibi için bu ilçede ofis açılmasının tercih edildiğinin bilinen bir gerçek olduğu kaydedildi. Açıklamada, "Metro hattı, tramvay hattı, opera binası gibi yapım işlerinin özel tecrübe istediği, ülke genelinde dahi sınırlı sayıda yapılan işler oldukları, bu işlerde tecrübe ve gerekli yeterliliklere sahip firmaların da sınırlı sayıda olduğu, Ankara'nın Çankaya ilçesinin iş merkezi olduğu, ihale isteklilerinin bu ve yukarıda değindiğimiz gerekçelerle Çankaya merkezli firmalar olmasının olağan ve hayat tecrübelerine uygun düşen bir durumdur" denildi. Sizi bilmiyorum ancak bu açıklamanın kafamdaki soru işaretlerini tam olarak aydınlattığını söyleyemeyeceğim. Öyle ya, Türkiye'nin başka kentlerinde büyük inşaat firması yok mu, neden hep Çankaya?
"FESAT KARIŞTIRMA" SAVUNMASI
Gökçe, açıklamasında kendisini "ihaleye fesat karıştırmakla" suçladığımız ithamında bulunuyor. Ancak yazı ve haberlerimize bakıldığında kimseye böyle bir suçlamada bulunmadığımız net bir şekilde görülecektir.
Hatta son olarak manşet yaptığımız yazıda "Tabii ki, yapılan ihaleler herkesin gözü önünde ve firmalar verdikleri tekliflerle bu ihaleleri kazanıyor. Buna sözümüz yok, olamaz da. Neticede Kamu İhale Kurumu var ve bu ihalelerle ilgili şikayetleri inceliyor. Kimseye herhangi bir suçlama yöneltmiyoruz. Biz sadece İzmirliler tarafından da bilinmesi gerektiğini düşündüğümüz bu tabloya dikkat çekiyoruz" diye özellikle de vurguladım. Buna rağmen Gökçe'nin savunma içine girmesini ve bizim kendisini toplum önünde küçük düşürmeye, saygınlığını zedelenmeye ve itibarsızlaştırmaya çalıştığımız ithamında bulunmasını anlayamadım.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ NEREDE?
Gökçe haber ve köşe yazılarımızla ilgili yasal yollara başvuracağını da iletmiş. Bu kendisinin bileceği bir iş. Ancak, ortada böyle bir tesadüf varsa bunu gündeme getirmenin ve bu tesadüfün açıklamasının ne olduğunu sorgulamanın gazeteciliğin temel gereklerinden biri olduğunu vurgulamalıyım.
Bu arada CHP, sürekli olarak basın özgürlüğünden dem vuruyor ya... CHP'nin başında bulunduğu en büyük kurumlardan birinin iki numaralı koltuğunda oturan Gökçe'nin sadece bu soruları gündeme getirdiğimiz için bizi adeta dava açmakla tehdit etmesi basına bir baskı değil midir?
Hani nerede sizin basın özgürlüğünüz?