Türkiye ve özellikle Ege bir zeytinyağı diyarı olarak damgasını vurmuştu.
Ne var ki, zeytinyağı ithali karşısında şu günlerde Egeli zeytinyağı üreticileri isyanlarda.
İşte bu isyandan sesler.
"Türk zeytinyağı iç piyasada tüketilmediği gibi ihraç de edilmiyor. Depolarda bekletiliyor."
"Düşük fiyatla toplanan zeytinyağı İtalya ve İspanya'ya ihraç ediliyor. Bu ülkeler de Türk zeytinyağını kendi markalarıyla dünya piyasalarına sürüyor."
* * *
EBSO Yağ Sanayi Meslek Komitesi Üyesi Nejat Özduran'dan bir tespit:
"Bugün piyasada zeytinyağı alıcısı yok. Çünkü ithal yağ geldi. Kristal ve Komili'den başka zeytinyağı alan firma da kalmadı. Oysa bu mevsim, zeytinyağının tam alınıp satılacağı zaman. Sızma zeytinyağını bile alan yok."
Nejat Özduran sektördeki sorunların belirlenerek en kısa zamanda EBSO'da bir toplantı yapılmasını öneriyor ve akliyor:
"Ondan sonra Ankara'da kapı çalalım."
* * *
Ve, bu zeytinyağ uzmanı Özduran'dan ortalığı karıştıracak bir iddia:
"Bugün tüketici de kandırılıyor. Sızma yağ diye yüzde yüz kanola yağı satılıyor. 'İzmir'de bir yerde sızma yağ satılıyor' dediler hem de çok ucuz fiyata. Alınıp tahlil edildi, yüzde yüz kanola yağı çıktı. Marka da sahte, adres de sahte. Bu konuda hepimizin müfettiş gibi çalışması lazım. Nerede böyle uucuz fiyatlı yağ görürsek hemen ALO 174 hattını arayalım, haber verelim."
çeşme'den
Tavla turnuvaları moda oldu
Çeşme, Boyalık mahallesinde 39 yıllık bir site. Artık herkes birbiriyle kardeş, akraba olmuş. Yani yabancı yok. Yeni birisi gelirse de en çok iki haftada o da kardeş akraba.
Burası eski adı ile Atilla Polat. Günümüzde buraya "Deniz-1 Sitesi" diyorlar.
Aydın Üçok sitenin eskileriden. İnsanları organize etmede, turnuvalar tertiplemede öncü. Geçen haftalarda "Tavla Turnuvası" tertiplemişti şimdi de hem boyalık sahilini temizleme hem de mavi kapak toplama kampanyası başlattı. Eksik olmasın eli de hiç boş değil. Resimde görüldüğü gibi teşvik primleri de bol...
Bu gibi faaliyetler etrafa ve doğaya yararlı olduğu gibi gençlere ve küçüklere de örnek olmaktadır. Sitede Aydın Bey'in yanında yer alan Metin Pelit, Süleyman Bayat, Rıfat Sabanoğlu, Ovi Nahmias'ı da unutmamak gerekir. Bayanlarda da Filiz Pelit, Dilek Bayat, Monica Cosentini, Zeynep Hanyalıyı da yabana atmayalım. Bu takım her eve ve siteye lazım.
Darısı diğer sitelerin başına...
hayattan
Hukukta bir sınav ve sonrası...
İbrahim Ayuz, İzmir Barosu'nun sevilen avukatlarından biriydi.
Ayuz'un iki gözü de görmezdi.
Genç sayılacak yaşta keybettiğimiz bir değerdi İbrahim Ayuz.
İki gözden yoksun olarak lise ve üniversite öğrenimini tamamladı.
Sonra avukat oldu ve İzmir'e yerleşti...
Şimdi size Ayuz'un bir sınav öyküsü.
* * *
Şükrü Baban, ilim dünyamızın son ordinaryüslerin biriydi.
Ciddi ve ün yapmış bir hukuk profesörü olan Baban, Ayuz'un son sınavındaydı.
İbrahim Ayuz soruların hepsini yanıtlamış ve diplomayı hak etmişti, ama Ord. Prof. Dr. Baban iki gözü görmezin avukatlığına veya hakimliğine pek sıcak bakmayordu.
"Oğlum, sen bu halinle nasıl avukatlık yapacaksın? Ya da nasıl kürsüye çıkıp hakimlik yapacaksın?" diye sordu.
Prof. Baban, İbrahim Ayuz'un elinde değnekle Beyoğlu pavyonlarını nasıl arşınladığından habersizdi.
Genç avukat adayı İbrahim Ayuz şöyle bir durdu ve kararını açıkladı:
"Hocam mebus olacağım."
Baban:
"Hah şimdi oldu" dedi ve sınav sonuçlarına imzasını attı.
Sonrası malum...
Ayuz ömrünün sonuna kadar avukatlık yaptı.
* * *
Bu ilginç hayat öyküsünü, geçtiğimiz hafta Ayuz'u bir vesile ile anarken, o sınava Ayuz ile birlikte giren bir başka öğrenci olan, Manisa'nın popüler avukatlarından Turhan Hıdıroğlu'ndan dinledik.
küpe
Sessizlik de bir nevi konuşma sanatıdır.
Hazzeit
fıkra
Öteki dünyada
Bektaşi önünden geçen cenazeyi sordu:
"Kim bu?"
"Udi Remzi Efendi?"
Biraz sonra bir cenaze daha...
"Bu kim?"
"Tanburi Rasih Efendi..."
"Ya bu?"
"Gazelhan Hafız Recai Efendi."
Çok geçmeden darbukacı Memduh'un da cenazesi geçince, baba erenler sakalını sıvazlayıp konuşmuş:
"Deseniz ya, bu akşam ahirette cümbüş var."