İzmir amatör kümelerde yüzlerce kulüp var. Binlerce genç semt takımlarında spor yapıyor, zararlı alışkanlıklardan kurtuluyor, sağlıklı bir yaşam sürdürüyor. Ama ya o kulüpler nasıl idare ediliyor, nereden para bulunuyor da spor malzemeleri, ulaşım giderleri, futbolcuların harçlıkları karşılanıyor, kimsenin umrunda değil. Bunlardan biri de amatör takımlardan Yeni Tayfunspor'un başkanı Özgür Pekmezci. Pekmezci ziyaretime geldi, bir dokunduk, bin ah işittik. Çilelerini sıralamaya kalksak, bu sütunlar yetmez. Ama Pekmezci'ye en fazla koyan belediyenin yardım edeceği yerde halkın paralarıyla kendilerine rakip olması. Yeşilyurt'taki sahayı örnek veriyor:
"Burada 4 soyunma odası vardı, maç yapan takımlar ve daha sonraki maça hazırlanan takımlar soyunuyordu. Belediye, bir odayı tamamen Belediyespor'a özel yaptı, şimdi futbolcular yağmurda, soğukta, karda ne yapacağını bilemiyor, kamyonetlerde ya da özel arabalarda soyunuyor. Konak'tan Karabağlar'a kadar 30 semtte takımın maç yapacağı tek bir saha dahi yok."
Pekmezci, amatör takımların ülkeye verdiği hizmete dikkat çekmekle birlikte gençleri kirli emeller taşıyanların elinden kurtarmakla da önemli bir hizmet yaptığına değinirken, Futbol Federasyonu'nun bile kuruş katkı yapmadığı amatör kulüplerden aktarma işlemlerinde futbolcu başına 750 lira ücret aldığından yakınıyor, ekliyor:
"Koca Federasyon'un bizim güçlükle toparladığımız liralarımıza ihtiyacı mı var? Gölge etmesinler, başka ihsan istemiyoruz."
Çeşme'den
Çeşme ve bir trafik öyküsü
Hafta başında, Metin Gökalp'in Çeşme yakınlarında yaşadığı trafik sorununu gündeme getirmiş ve ilgilileri uyarmıştık.
İlk yanıt, Çeşme Belediyesi Fen İşleri Müdür Vekili Kürşat Yıldırım'dan geldi.
İşte o yanıt:
"Söz konusu haberde, yol güzergahında 30 ve 50 km. hız levhalarının bulunduğu ve uygun olmadığından bahsedilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 2. bölümünde belirtilen hız kuralları bendinin 52. maddesinde şehir içi yollarda hız tahdidi 50 kilometre olarak belirtilmektedir. Yine aynı maddede kavşaklar ve yaya geçitlerinde hızın azaltılması gerektiği bildirilmiştir. Söz konusu hız azaltılması 30 kilometredir.
Mevcut kavşaklar ve yaya geçitlerinin bulunduğu her noktaya trafik işaretleri kanunda belirtildiği şekilde konulmuştur.
Söz konusu yol, imar planında 30 metre genişliğinde olup, 12 metrelik kısmı tretuvar ve asfalt yol olarak düzenlenmiştir. Asfalt yolun her iki yanında kalan boşluklar kanalizasyon, içme suyu, Telekom ve ileride gelebilecek doğalgaz, internet erişim hizmetleri için yolun tekrar takrar kazılmasını önlemek amacıyla bırakılmıştır.
Yepılan yolda mevcut tretuvar yüksekliği 24 cm'dir. Mevcut tretuvarda başlangıç ve bitiş noktalarına düşük döşeme yapılmış olup, yaya ve özürlü vatandaşlarımızın kullanımına uygundur."
tarihten
Hain keklik ve sonu
Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdil-i kıyafetle Kuşlar Çarşısı'nı geziyordu. Avcılar, avladıkları kanaryaları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli güzelim kuşları satıyorlardı. Bir ara gözü kekliklere ilişmiş padişahın. Bir grup kekliğin üzerindeki etikette, "Tanesi 1 altın" yazıyordu.
Hemen yanıbaşında asılı, adeta bir altın kafes içinde bir keklik daha vardı ki, fiyatı 300 altın.
Padişah '300 altınlık kekliğe' takılmıştı.
"Hayırdır..." demiş satıcıya:
"Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?.."
Satıcıdan cevap:
"Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor. Sonra da avcılar da o tarafa doluşan keklikleri daha kolay ve rahat avlıyor."
Padişah:
"Satın alıyorum bu kekliği, al sana 300 altın" dedi.
Sultan Selim parayı verip aldığı kekliğin kafasını hemen oracıkta kopardı.
Satıcı şaşkın...
Tabii, padişahı tanımamıştı:
"Be adam! Ne yaptın? En maharetli kekliğin kafasını kopardın" diye dövünmeye başladı.
Padişah bunun üzerine gürledi:
"Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bu gibilerin akıbeti er ya da geç budur..."
küpe
Aptaldan öpücük alacağına, akıllıdan tokat ye daha iyi.
Oscar Wilde
fıkra
Kuyruklu yalan...
Hocanın biri camide vaaz veriyordu. Cemaatten bir kısmın esnediğini, bir kısmının uyukladığını fark etti. Bunun üzerine sohbetini şöyle sürdürdü:
"Bir sabah şehirden dışarı çıkmıştım. Çayın kenarında dört ayaklı ördekler gördüm. Su içiyorlardı."
"Dört ayaklı ördek" sözünü işitenler gözlerini açarak hocayı dinlemeye başladılar. Bunun üzerine hoca devam etti:
"Yahu siz nasıl adamlarsınız? Deminden beri size doğruları anlatıyordum, hepiniz uyukluyordunuz. Ama kuyruklu yalanı duyunca gözünüzü dört açtınız."