Deniz'in öfke nöbetleri 6 yaşından sonra başladı. Ama ne başlamak! En çok da oyunda yenildiğinde, 'dalga geçmek' olarak algıladığı şakalarımız karşısında veya istediği bir şey o anda olmadığında öfkeleniyor.
Ama ne öfkelenmek... Gözlerinden ateş çıkıyor adeta, boyun damarları şişiyor.
Öyle gürültülü ağlıyor ki apartman ayağa kalkıyor.
"Aman oğlum, şaka yaptık", "Tamam sen yendin" veya "Şu an o isteğinin olması mümkün değil" şeklindeki sakin yaklaşımların hiçbiri krizi çözmüyor.
Sarılmak, dokunmak zaten mümkün değil... Ne yazık ki sakız gibi uzayan ikna çabalarımın sonunda deliye dönüp hiç olmayacak sözler söylediğim de oldu. (Meğer zaten boşa kürek çekiyormuşum!) "Çocuğuma ne oluyor böyle?", "Bu yaşta böyleyse ergenlikte ne yapacağız?" derken, aşağıdaki tavsiyelere eğitimci-yazar Salih Uyan'ın bir yazısında denk geldim. Bizde çok işe yaradı.
Umarım siz de faydalanırsınız:
YORGUNSAN BAŞLAMA
Çok zevk aldığı ama devam edemeyeceğiniz aktivitelere hiç başlamayın.
Mesela sırtınızda 5-10 dakika gezdiremeyecek kadar yorgunsanız, hiç başlamayın.
On adım attıktan sonra en yakın koltuğa bırakıyorsanız, öfkeden ortalığı inletmesi normal. Çok sevdiğiniz bir tatlıdan önünüze bir tepsi koyup, nohut kadar bir parça verdikten sonra kaldırsalar, nasıl hissedersiniz?
Aç, yorgun veya uykusuzsa iddialı etkinliklerde bulunmayın. Uykusu gelmiş çocukla koridorda top oynamaya kalkmayın mesela.
Mutlaka bir bahane bulup ağlamaya başlar. Siz niye ağladığını bulmak için kafa yorarsınız. Topu değiştirirsiniz, bilerek gol yersiniz ama işe yaramaz. Çünkü konu topla değil, uykuyla ilgilidir.
Öfke nöbetinde en iyi yöntem kendi başına bırakmak.
Sinirlenir ve ağlaması için ortada hiçbir sebep olmadığına dair onu ikna etmeye çalışırsanız, her şey daha kötüye gider. Kontrolü kaybedip sonradan pişman olacağınız şeyler söylemeyin.
Bırakın ağlasın. Bir süre sonra yorulup susacaktır.
Çocuğunuz öfke nöbetindeyken onunla asla dalga geçmeyin. Mesela yüksek sesle ağlarken, taklidini yapmayın. Çocuk dalga geçildiğinde iyice sinirlenir ve bu durumda kontrol altına alınması iyice güçleşir.
"İŞTE BUNLAR HEP TÜKETİM KÜLTÜRÜ ŞEKERİM..."
Eşyalarınızla duygusal bir bağ kurar mısınız, yoksa "İmkanım olsa her yıl koltuk değiştiririm" diyenlerden misiniz?
Hani kendimizi hep dışarıda tutarak, "Bu çocuklar tüketim kültürünün ürünü" diye sızım sızım sızlanırız ya... Behiç Ak, "Güneşi Bile Tamir Eden Adam" adlı öykü kitabında tam da bu konuyu işlemiş. Yazar çocuklara konu hakkında yeni bir bakış açısı sunmakla kalmıyor, biz büyükleri de şöyle bir silkeleyip bırakıyor. Şiddetle tavsiye ederim.
"İŞTE BUNLAR HEP TÜKETİM KÜLTÜRÜ ŞEKERİM..."
Eşyalarınızla duygusal bir bağ kurar mısınız, yoksa "İmkanım olsa her yıl koltuk değiştiririm" diyenlerden misiniz?
Hani kendimizi hep dışarıda tutarak, "Bu çocuklar tüketim kültürünün ürünü" diye sızım sızım sızlanırız ya... Behiç Ak, "Güneşi Bile Tamir Eden Adam" adlı öykü kitabında tam da bu konuyu işlemiş. Yazar çocuklara konu hakkında yeni bir bakış açısı sunmakla kalmıyor, biz büyükleri de şöyle bir silkeleyip bırakıyor. Şiddetle tavsiye ederim.