Başarı bu kadar basit (mi acaba?)
P azar ekimizin çok sevgili editörü, bin yıllık arkadaşım Burcu Ilgın, dün yayınlanan yazısında demiş ki;
'Ne yaparsan yap aşkla yap' çok sevdiğim bir sözdü sonra çok sevdiğim bir şarkı oldu. İzmir Gıda Çarşısı'nda bir kumrucu var. İsmini bilmiyorum.
Küçük bir gevrek arabasında harikalar yaratıyor. Önü hep kuyruk. Ben de ne zaman yolum oranın yakınlarına düşse yemeden geçmiyorum. Aslında yaptığı çok basit. Küçük bir mangal, gerçek kumru ekmeği ve gerçek İzmir tulumu... Bu efsane üçlüyü 5 dakikada nefis bir lezzete çeviriyor. Süslü dükkana gerek yok. En iyi malzemeleri bir araya getirdiğinde nerede olursan ol seni buluyorlar. İşinin hakkını veren mutlaka hakkını alıyor...." Yayınlanmadan önce okuttu bana ve "Nasıl buldun?" diye sordu. "Az bekle" dedim. "Cevaben bir yazı yazacağım. Yazım ekranına düştüğünde okursun..." Tatlı atışmamız böyle başladı.
Başarı bu kadar basit mi peki?
Bence hayır.
Her şeyden önce "Başarı nedir?" sorusuna esaslı bir cevabı olmalı insanın.
Bana sorarsan, "Kendini gerçekleştirmek" derim.
Kendini tanımak, sınırlarını, güçlü ve zayıf yönlerini bilmek, bunlarla kendini sevmek, yaşadığın çevreyi ve dünyayı, zamanın ruhunu anlamak, anladığını yorumlamak, anlayamadığının peşinden gitmek, çözmeye çalışmak...
Bazen acıyla, yoklukla, ayrılıkla, ölümle, hastalıkla, ihanetle; bazen de hırsla, zenginlikle, makam mevki ile, güç ile sınanmak...
Hamken pişmek, hatta yanmak...
Kurumsal hayatın beyaz yakalıları da, sokaktaki gevrekçi de, tahtanın önünde ders veren öğretmen de, doktor da; gazeteci de ev hanımı da...
Herkes ama herkes gündelik telaşların arasında illa ki sınanıyor..
Kimi dersini alıp ilkinde veriyor sınavını, kimi 'ikmale kalıyor'..
Başarı böyle bir şey işte. Hedef değil asla, bu uzun ve zorlu yolun bizzat kendisi.
Üstelik soruların tek bir cevabı da yok.
Sana göre "kayıp" olan başkasının "kazancı" olabiliyor mesela...
Velhasıl karışık işler bunlar. Başarı tamam güzel de; kime göre, neye göre...
Bu arada sevgili Burcu, o kumrucuya bir gün beni de götürürsün umarım.
Büyüyünce ne olacaksın sen?
Bizim çocukluğumuzun klasik sorusuydu bu. Şimdiki çocuklar, bu tür sorular soracak hal bırakmıyor insanda. Bir arkadaşım meraktan da değil, bir yaramazlık anında öfkeyle sormuş 7 yaşındaki kızına:
-Sen bizim başımıza ne olacaksın böyle?
Çocuk durur mu, yapıştırmış cevabı:
-Bela!
Arkadaşım ne diyeceğini bilememiş.
Bana anlattı, ben de bilemedim ne denir, ne söylenir... Bazen öyle şeyler çıkıyor ki ağızlarından, bildiği her şeyi unutturuyor insana. Biri, ikisi değil; hepsi böyle.
Yapma demiyorum hobi olarak yine yap!
Büyüklerin "Büyüyünce ne olacaksın?" sorusu çocukla sohbet konusu açmak için iyi güzel de, cevabını aldıktan sonra negatif mesajlar verilmemeli bence. Mesela Deniz ressam olmak istediğini her dile getirdiğinde bu işten para kazanamayacağı, istediği imkanlara sahip olmak için başka bir meslek seçmesi gerektiği anlatılıyor uzun uzun. "Yapma demiyorum, hobi olarak yine yap" klişesi işte..
Kesinlikle katılmıyorum. Bence geleceğin dünyası, meslekleri, yaşam biçimleri bizim mevcut bilgi ve hayal gücümüzün çok ötesinde olacak.
Bu yüzden ben çocuğumu sınırlandırmak yerine, "Yapabilirsin" demeyi seçiyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.