Bu işte bir terslik yok mu!
Kitapların önsözlerinde daha çok vakit geçirir oldum bir süredir... Özenle yazılmış bir önsöz, katman katman açılan bir bilgi ve çağrışım deryası demek. Öyle ki, satır altlarını çizmek de yetmiyor.
Alınan notlar, okuma listesine eklenen kitaplar, araştırılmak üzere sıraya giren tarihi şahsiyetler, toplumsal olaylar, semtler, hatta binalar...
NEFES KESEN BIR ZARAFET
Halid Ziya Uşaklıgil'in "İzmir Hikayeleri"nin önsözü de bunlardan.
Babasının halı mağazası açmak için gittiği İstanbul'da 1865 yılında dünyaya gelen Uşaklıgil ve ailesinin 93 Harbi'nin sebep olduğu sıkıntılardan dolayı İzmir'e döndüğü, Ermeni rahiplerinin İzmir'de açtıkları Mekhitarist Mektebi'ne kaydettirildiği ve buradan 1883'te mezun olduğu bilgisine ulaşıyoruz önce. Yine önsözden öğreniyoruz ki, Halid Ziya'nın burada Reymond Pere adında Fransız asıllı bir öğretmeni vardır.
Pere, öğrencisini hikaye yazmaya -beni vuran- şu sözlerle yönlendirir:
"Asıl sizi yazıda görmek isterim.
Size kendi hakkınızda fazla bir fikir vermek istemeyerek yalnız şu kadar söylemeye lüzum görüyorum ki en çok hikaye etmede dikkate değer bir istidadınız var." Dr. Salim Çonoğlu tarafından 2021 yılında kaleme alınan önsözde yer alan bu güzel sözlerin taşıdığı ruh ve zarafet, insanın adeta nefesini kesiyor.
FERSAH FERSAH GERİDEYİZ
İnsan bir, 1880'li yıllarda bir öğretmenin öğrencisine hitaben kullandığı bu sözlere bakıyor; bir de günümüzde içinde öğrenci ve öğretmen kelimelerinin yan yana kullanıldığı cümlelerdeki inanılması güç kötülük ve çirkinlikteki gerçeklere...
Peki bu sığlık, bu çirkinleşme insan ilişkileri ile mi sınırlı?
Mimari? Edebiyat? Felsefe?
Sadece sütunları ayakta kalmış antik kentleri günümüzün binalarıyla, müzelerde sergilenen objeleri ışıltılı vitrinlerle, tarih kitaplarının aktardığı yaşanmışlıkları günümüzün gazete haberleriyle kıyaslayınca görüyoruz ki; teknolojik ve bilimsel gelişmişliğin bütün imkanlarına rağmen pek çok alanda geçmişten fersah fersah geriye düşmüşüz.
Köleliği, sömürge düzenini, soykırımları yok sayıp geçmişe sığ bir güzelleme yapmayalım elbette ama, sizce de bu işte bir terslik yok mu!
ODAKLANMA SORUNUNU YOK ETMEK İÇİN 7 ÖNERİ
Geçtiğimiz haftalarda verimli ders çalışmanın 10 yoluna bakmıştık hep birlikte. Üsküdar Üniversitesi Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı'nın blog yazılarından "Odaklanma Sorunu Nedir? Nasıl Üstesinden Gelinir?" konusunu da notlarıma eklemiştim. Sadece çocuklar değil, biz yetişkinlerde de odaklanma ciddi sorun haline gelebiliyor zaman zaman. Çözümü için 7 öneri sıralanıyor.
Vaktiniz olursa siteyi ziyaret edip yazının tamamını okuyabilirsiniz:
1. Sosyal medyayı daha az kullanın.
2. Her zaman planlı olun.
3. Düzenli uyuyun.
4. Çalışma ortamınızı düzenleyin.
5. Etkili ders çalışma tekniklerini öğrenin ve bunlardan yararlanın.
6. Egzersiz yapın.
7. Kendinize mutlaka vakit ayırın.
LGS ÖĞRENCİSİNE ÖZEL '5 DAKİKA DAHA' TAKTİĞİ
2 Haziranʼda yapılacak olan Liselere Geçiş Sınavı için zaman azaldıkça öğrenci ve velilerdeki stres artıyor. Kolay değil... Zaman daralıyor ve herkes yoruldu. Bu kritik günlerde, Bahçeşehir Koleji Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Direktörü Sibel Durak, LGS öğrencilerine ʻ5 dakika dahaʼ taktiğini öneriyor. Şöyle ki; ders çalışmaya başladıktan bir süre sonra canınız sıkılıp masa başından kalkmak istediğinizde, kendinize ʻ5 dakika dahaʼ diyorsunuz. Hepsi bu! Unutmayın çocuklar; 3 Haziran sabahına mutlu uyanacak olanlar sıkılıp masadan kalkanlar değil, "5 dakika daha" demeyi başaranlar olacak.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.