Oyun bitti.. Işıklar yansın
Çalışma hayatımın yoğun temposunda uykusuz günlerimin sayısını çoktan unuttuğum için; arada bir hafta sonları uyku saatlerimi biraz arttırma çabası içinde olsam da; niyet etmeme ramak, hemen bir şeyler beni erken kalkmaya zorlar. Kapı ve telefon zilleri sanki inatla "uyumayacaksın" der. İşte yine geçen Pazar uykumun tam ağdalı anlarında bir gürültüyle nerdeyse yatağımdan fırlayarak, çoktandır unuttuğum panik-atak hallerine dönecektim. Yatak odamın penceresi arka bahçe otoparkına bakması nedeniyle çoğu kez, çevre apartmanların çocuklarının oyun alanı haline geliveriyor..
Hafta sonu, tatil günleri, olduğu için de, sevimli yaramazlar ipin ucunu hep kaçırıyorlar..
GENÇLİĞİM VE 1980 DARBESİ
"Pat-küt" oyuncak tabanca tüfek sesleriyle karışık dokuz-on yaşlarındaki çocukların "darbecilik" oynamaları ile, ne çabuk çocukların günlük hayatına yerleşmiş düşüncesi, beni yine çocukluğuma döndürdü. 1960 darbesinde iki yaşındaydım.
Hayal meyal bile hatırlamam imkansızdı.. Annemin ve komşuların beş yaşıma geldiğimde anlattığı hikayeleri bir masal gibi dinlerdim. Arka bahçemde oynayan çocukların duygularını belki de bu yüzden anlayabiliyorum.
Çocuk, her devirde çocuk. Keşke hep bu duygularımızı koruyabilsek. Ne güzel bizim unuttuğumuz masumiyetimizi bize hatırlatmaları..
1980 darbesini unutmam mümkün değildir.
Gençliğimin en güzel yıllarıydı.
Seksen bir yaşındaki büyük annemin darbeden iki gün önce düşüp kalça kemiğini kırması ve Ege Üniversitesi'nde bir dolu askerlerin kaynaştığı bir ortamda ameliyata alınması o yılların unutamadığım anılarındandır.
Sokağa çıkma yasağı içinde günlerce İzmir sokaklarında izin belgesi ile dolaştım, büyükannemin hastane ziyaretlerine gitmek için. Hiçbir şekilde darbe tarzı yaşanan olayların arkasında güzel anılar bırakmayacağını biliyoruz. Bakın geçmişte yaşanmış hikayeleri bir dinleyin, kimsenin o anlara ait anlatacak güzel bir hafıza kaydı yok. Hani eski Türk filmlerini anımsatan fragman tanıtımları vardı ya, acı, kan, ızdırap korku dolu günler misali..
Günümüzde o yılların hikayelerini anlatan birçok film yapıldı.
O dönemleri yaşamış biri olarak; hala düşündükçe tüylerimi diken diken eden olaylar nerdeyse hafızamdan silinmek üzereyken; son günlerde ülkemin üstünü kara bulutlar sarıverdi.
Sanki günlük güneşlik bir yaz gününde birden havanın bozması ve her tarafı kasırgaların, gök gürültülerin sardığı bir havaya dönüşmesi gibi.. Adı;
"ister kalkışma, ister darbe girişimi olsun" heveslerinin kursağında kalması en büyük sevindirici olayımız oldu. Kötünün iyisi diyerek günlük yaşam tempomuza daha sıkı sarıldık..
Artık kurt misali ensemizi kalın tutmak zorundayız. El oğlunun oyunlarına gelmeyelim. İç karmaşanın bizi zayıflatacağını bildikleri için kardeş kavgası çıkarmalarına izin vermeyelim.
ÜLKEMİZE YAPILAN NANKÖRLÜK
Hepimiz biliriz.. Yaşadığımız ilişkilerde "nankörlük" kötü bir duygudur... Affetmemiz uzun zaman alır. Hatta bazen imkansızdır...
Kolay değildir; yüreğinizi, kalbinizi hatta hayatınızı paylaştığınız kişilerin sizi sırtınızdan vurmaları..
Hele nankörlük yaşadığınız ülkeye yapılmışsa; bu olayı unutmamız epeyce zamanımızı alacaktır..
Hatta hiç unutmayalım geleceğimize iyi yatırımlar yapmak için. Günlerdir artık başka şeyler yazayım desem de, fazla uzağa gidemiyorum. Son günlerde yaşadığımız olayları henüz hazmetmiş değiliz.. Binbir sahnesinde ayrı bir hikaye. Toparlarken bile zorlanıyoruz. Eminim yıllar sonra bu yaşadıklarımızın filmini yapan yönetmenler ve senaristler geçmişin olaylarını kurgularken bayağı zorlanacaklar. Bugünün çocuklarının kendi nesillerine anlatacak zengin bir Türkiye arşivi olacak...
Evet oyun bitti.
Işıklar yandı. Her şeyi daha net görebileceğiz. Acele etmeyelim. Gözümüzden kaçan bir şey kalmasın. Yaşadıklarımızı inceden ele alalım. Hayatımızın gerçek filmi şimdi başlıyor.
Perdeler açılsın.. Filmin adı "YEPYENİ BİR TÜRKİYE" olsun.. SEVGİYLE KALIN..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.