Her ülkenin bir hikayesi ve tarihi vardır. Doğarlar, büyürler ve ayakta kalmak için yoğun çaba gösterirler.
"Büyük balık küçük balığı yer" olgusu ülkelerin kaderlerinde hep vardır. Son yıllarda özgürlükler ülkesi dediğimiz Amerika'dan, tüm dünya ülkeleri payına düşeni alıyor. İyilik, güzellik ve kötülüğün kol kola gezmesinden dolayı; bu ülkenin dünya üzerinde kullandığı yüksek gücün faydası ve zararı arasındaki bilanço dengesini kurmak mümkün değil. Fark edilmesi uzun zaman aldı. Hala faydasından çok yan tesirleri ve toksinleri tartışılıyor. ABD şimdiki haline ulaşana kadar neler yaşadı? Bu iş öyle kolay mı oldu yoksa çok büyük olay ve kargaşalar sonrasında mı gelişti?
KIZILDERİLİ VATANI
Tarihin tozlu sayfalarını karıştırdıkça bu ülkeyi daha iyi tanıma fırsatı buluyoruz.
Amerika'da bulunan en eski insan kalıntısı M.Ö. 14.000-30.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Buzul Çağı sırasında Doğu Sibirya'dan Alaska'ya yürüyerek geçen bu insanlar Kızılderililerdir. Amerika'nın 15. yüzyıl sonlarında Kristof Kolomb tarafından keşfedildiğini biliyoruz. Şu anki ABD topraklarında Kolomb keşfetmeden önce sadece ve sadece Kızılderililer yaşıyordu. Tabii ki bu durum, Amerika'nın keşfinden sonra tamamen tersi yönde bir ivme kazandı.
Avrupa; başta İngilizler olmak üzere tüm hegemonyalarını yeni kıtaya yıllarca süren göçleri başlattılar ve 16. yüzyıl Avrupa savaşlarını sonradan keşfedilmiş bu kara parçasında devam ettirdiler. Hikaye uzun. Yıllarca süren iç savaşları az çok hepimiz biliyoruz.
Hollywood filmlerine bile yansıttılar. Çocukluğumuzda Amerikan filmlerini izlerken bu ülkeyi A'dan Z'ye öğrendik.. Hala öğrenmeye devam ediyoruz da, öğrendiklerimiz artık hazımsızlık yaratıyor..
HER ŞEY ONLARINDI
Yıllarca güçlenmek ve dünyaya hakim olmak adına her şeyi yaptılar. Yeni dünya kapitalizmini ilmik ilmik oya gibi işlediler ve tüm dünyayı görünmeyen bağlarla kendilerine bağladılar. Kendi ülkelerinin dışında tehlikeli maceralara atılırken, ülkelerinin çıkarlarını daima korudular. Evet ülkelerine sonsuz bir medeniyet ve özgürlük sundular ama başkalarının özgürlüklerini gasp ederek.
Oksijen onlarındı. Enerji onlarındı. Bilim, sanat her şey onlarındı. Kimse onlara "dur' diyemedi. Diyemezlerdi zaten... Kimin haddineydi onlara söz söylemek.. En tehlikeli duygu olan dünyanın "vazgeçilmez alışkanlığı" oldular. Nice ülkelerin ocaklarını söndürdüler.
Sahip olma hırslarının sınırları yoktu. Ancak evimizde beslediğimiz küçük bir aslan yavrusunun gittikçe ejderhaya dönüşmesi misali, dünyanın onları besleyecek gücü azalıyordu.
KAN VE GÖZYAŞI
Aslında acı bir dünya tarihi yazılıyor. Her tarafta kan ve gözyaşı. Kendi gücü azaldıkça acımasızca diğer ülkelerin üzerinde gücünü arttıran ABD "hayır" kelimesine alışkın değil ve işte Türkiye'nin hikayesi burada başlıyor. Amerika'ya kırmızı kart gösteren bir "Türkiye" bu ülkenin tüm egolarına karşı çıktı. FETÖ dalgasının hemen ardından, vize olayının yankılarıyla başlayan bu sürecin neye doğru gittiğini hepimiz merak ediyoruz.
Uyuduğumuzu zanneden devin mağarasına çomak soktuk. Çantada keklik bir Türkiye karşılarında yok artık. Olmayacağımızı da gün be gün öğrenecekler. Kolay bir yolculuğun olmayacağını biliyoruz. Korkuyor muyuz?
"Hayır".. Söz konusu ülkemizin dünya üzerinde gücü ve çıkarlarıysa, boynumuz kıldan incedir. ABD teknolojik gelişme ve psikolojik üstünlük kurma yarışını hala dünya üzerinde elinde bulunduruyor. Süregelen soğuk ve sıcak savaş dönemi, ABD'nin galibiyeti ile devam ediyor gibi görünse de; arkasında gizli bir şekilde tükenmişlikleri var.
TARİH YENİDEN YAZILIYOR
Amerika kendi içinde çoktan çöktü.
Amerikan felsefesi, homojen olmayan, nispeten karmaşık bir felsefe. Amerika'nın kapsamlı tarihi hala yazılmadı. Amerika'daki insanların kültürü hala şekilleniyor. İşte bu yüzden kendi içlerinde huzursuzlar. Son seçimler onlar için de güçlü bir tokat oldu.
Türkiye'nin çok uyanık olması gereken bir durum söz konusu. Dünya tarihi yeniden yazılıyor. Yeni dünya haritasının temelleri atılıyor ve bu süreç belki de yıllarca sürecek ülkelerin sınırlarını belirleyecek. Adımlarımızı çok dikkatli atmalıyız. Başımız dik tutmalıyız.
Güçsüz bir ülke değiliz hem de hiç güçsüz değiliz. Dış güçler tarafından fark ediliyoruz ve fark edildikçe zorlanıyoruz.
NE DİYELİM.. YOLUMUZ AÇIK
OLSUN.. ÖYLE DE OLACAK.