Hepimizin okul yılları önemlidir.
Hele hafızalarımızdan çıkmayan sınavlarımız, sorularla bitmeyen kavgalarımız, öğrencilik yıllarımızdaki korkulu rüyalarımızdı. Elimizde kalemlerimiz ve önümüze konan testleri yeri geldiğinde parmak hesabı yaparak başarılı olma savaşlarımız. Yıllar geçip de kocaman insanlar olduktan sonra bile alışkanlıklarımızdan vazgeçemediğimiz kurgularımız.
Hayatın bir matematik olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Büyüklerimiz ne doğru insanlarmış. İnsan yaş aldıkça daha çok kadir kıymet biliyor. "Allah nefesimizi bile sayılı yaratmış. Ne bir eksik ne bir fazla, kıymetini bilelim" gibi gençlik yıllarında anlamasam da çok hoşuma giden, büyüklerimin sözleri vardı. İnsanın kanının deli aktığı dönemler vardır. Zannedersiniz ki, hayat hep öyle devam edecek.
Gözünüz hiçbir şey görmez. İmkansız diye bir şey yoktur sizin için. Neden olsun ki? Sanki, her şey bizim için. Marş marş sloganlarıyla hayatla dalga geçilirdi. Bu günlerimiz, cesaretin tavan yaptığı kaybetmekten korkulmayan zamanlarımızdı.
En fazla sıfırı tüketir yeniden başlarız diye kendimizi kandırma dönemlerimizde, "BOŞVER" en çok kullanılan sözlerdi.
KAZANMAK VE KAYBETMEK
Evvel zaman içinde diye başlayan, yıllarımızın gerçek hesapları maalesef farklı çalışıyor. Kazanmak ve kaybetmek arasında mekik dokuduğumuz koskocaman bir yaşamın için kaybolmama savaşları verirken hala kimin matematiği doğru sonuç veriyor diye elimizde görünmeyen sağlama cetvelleriyle dolaşıyoruz. Karşımdaki iş adamı yıllardır başarıdan başarıya koşmuş, babadan kalan işini büyütmek için gecesini gündüzüne katarken ailesini ve tüm sevdikleri ile yeteri kadar ilgilenememiş, sağlam bir maddi güce ulaşmak adına onları hep ihmal etmişti. Sonra ortağının bir hatası yüzünden, hayatının tüm doğruları bir yanlışla bitivermişti. Sedef ve Tarık, üniversite yıllarında başlayan büyük bir aşklarını evliliğe kadar götürmüşlerdi.
Üç çocuk sahibi, başarılı bir iş adamı ve iş kadını sıfatını elde edene dek hayattan neler kaçırdıklarını, çocuklarının birini elim bir trafik kazasında kaybedince anlamışlardı.
Hangi soruyu atlamışlardı? Artık yanlışı olmayan bir doğruyu nasıl bulacaklardı?
Necla, kasabasından ünlü olma hayalleriyle geldiği büyük şehrin gecelerinde, kaybettiği masumiyetinin hesabını hangi muhasebe defterlerinin sayfalarında arayacaktı. Hayat sınavında karşısına bilmediği konulardan sorular çıkmıştı.
Cevaplarını çok geç fark ettiği için kimseye kızmaya hakkı yoktu.
SEÇİMLER BİZİM KARARIMIZ
Aylin yaşadığı semtin en güzel kızıydı.
Annesinin uyurken bile öpmeye kıyamadığı yavrusu, bir gün hiç de kendisine uymayan bir adama aşık olup bilinmeyen bir kente peşinden giderken yaşamının en doğru kararını verdiğini sanıyordu.
Yıllar sonra yaptığı hatanın yüklü hesapları altında ezilirken; matematik dersinde aldığı kırık notları düşündü. Bazılarının yaşam başarısı zayıftı. Aylin çok geç öğrenmişti fakat kaderine razı olmak yerine savaşmayı tercih etmişti. İlişkilerimizin neredeyse tamamında doğru ve yanlış kavramı iç içedir. Yaptığımız her seçim, bizim kararımızdır, sonucuna da katlanmalıyız.
Yanlışlarımıza öfke duymak yerine, bize öğrettikleri için minnet duymalıyız.
Bizi biz yapan kazandığımız değil, kaybettiğimiz savaşlardır. Pişmanlıklarımız ve keşkelerimiz çok değilse, gerçekten yaşamamışız demektir. Hayat bir sınav değil, bilgi sürecidir. İnsanoğlu tek şartın doğruluk olduğunu sanır. Oysa yanlıştan da doğruluğu öğrenebiliriz. Yaşamda her şey tecrübedir. Hayatın döngüsünden kopmayalım.
Tekrar tekrar deneyelim. Korkanların doğru ve yanlışları yoktur.
Sadece kaybetmeyi seçmişlerdir.
GÜNÜN SÖZÜ:
"Bin doğru yapsan da, bir yanlışın konuşulur." Sadi