Moda kelimesinin telaffuzu bile güzel geliyor dudaklara. Hele biz hanımlar değişen akımlar trendler derken çoğumuz bütçemizi zorlayan her türlü şartları sonuna kadar tepe tepe kullandığımızı biliyoruz da, nedense söz konusu olduğun zaman aldırmaz görünüyoruz. Bir arkadaşımla geçenlerde bir sohbet esnasında "benim modayla işim yok" dediği anda gözlerim hızlıca tarama moduna geçiverdi istemeden. İyi niyetle yaptığım bu küçük ayrıştırma işinde sadece moda ne kadar kanımıza girmiş merakımın ufak dozda bir sondajıydı. İnanın en küçük bir art düşüncem yoktu. Hayretler içinde gördüm ki modanın tam ortasında bağdaş kurmuşuz da haberimiz yok. Arkadaşım vitrinlerde fırlayacak şekilde full aksesuarıyla, arzı-endam vaziyette. Farkında değil canımın içi "Ben kendime yakışanı giyerim" derken son trend ne varsa hepsini üzerine yakıştırıvermiş. Kahkahalarla gülmeye başladığımda; o da farkına vardı ki birlikte koptuk...
"ESİRİ OLUYORUZ"
Moda dediğimiz olay o kadar basit değil. Dünyayı elinde tutan en az ülkeler arası savaş başlatacak kadar güçlü bir olgu. Üretimle bağlantılı çalışan bir sermaye piyasası. Çiftçiden ziraatçısına kadar uzanan bir geçmişi var. İnsanın sürekli değişime ihtiyacı olduğunu keşfettiğimiz günden beri her türlü yatırımlarımızı moda denen akımla pekiştiriyoruz.
Yediğimiz içtiğimiz konulardan tutun bunun içine tekstil sektörü, teknolojik buluşlar, farmakoloji daha aç açabildiğiniz kadar, dünya keşiflerimizle moda akımı birlikte dans ediyorlar. Önemli olan hiç kimsenin bu trend de canı yanmasın. Kimse, kimsenin ayağına basmasın. Rekabet denen acımasızlığın sonucunda yara bere içinde kalmayalım.
İnsanoğlunun doğasındaki değişim isteği yüzünden hepimiz neler çekiyoruz. Kendi yarattığımız canavarın esiri oluyoruz. Ah insanlık. Ah moda imdat diye bağırasım geliyor. Bu serzeniş bile moda olacak diye korkuyorum.
"GEÇ KALMAYALIM"
İsterseniz tekstil dünyasına biz hanımları en çok meşgul eden bölümüne geçelim. Her yıl üreticilerle pazarlığa oturulan ve yılın stokları gözden geçirilerek boya iplik ve ham maddenin ne derece yoğun olduğunu saptadıktan sonra, renk ve kumaş dokusunun modellere uygulanmasına açıkça biz moda derken bu pazarı yaratanları da kutlamadan edemeyiz.
Yoksa dünya ticareti nasıl oluşurdu.
İnsanlığın sonun ne denli uç noktalarda afaki bir duruma geleceğini artık düşünmek bile istemiyorum. Yıllardır doğayı katlediyoruz. Üretim yok. Tüketim arttı feryatları içinde, korkarım ki modada farklı bir sekteye uğrayacak ki vah vah demek geliyor içimden. Düşünsenize, dünyada her şey tükenmiş insanoğlu yiyecek bile zor bulmaya çalışırken (Biraz da hayal gücümüzü gerçeklerle yoğuralım) hala yeni dönemde ne giyeceğiz ne kullanacağız rüzgarlarını estirmeye çalışıyoruz. "Hangi ağacın hangi yaprağı neremizi kapatır bu yıl hangi yaprak moda diye ilk çağımıza dönmeye ne dersiniz. Ağlanacak halimize daha fazla gülmek istemiyorum. Tabii ki ben bu konuyu uç noktalara çekmeye çalıştım kara bir mizahla. Umarım böyle bir şey olmaz. Arkadaşlar hepimize çok şey düşüyor. Doğayı korumak için elimizden ne gelirse yapalım.
Üretime vereceğimiz destekle insanlık kurtulabilir. Yeter ki çok geç kalmayalım. Her zaman stilin modadan daha önemli olduğuna inanırım."
Yves Saint Laurent.