Ekonomi dünyasında gözler bu hafta büyüme, enflasyon ve ihracat rakamlarına odaklanıyor. Türkiye İstatistik Kurumu yılın birinci çeyreğine ilişkin büyüme rakamlarını açıklayacak.
Tahminler büyüme rakamlarının %5-7 arasında olacağı yönünde. Ülkemizde sektörlerin büyümesi ve üretimin, istihdamın artması herkesin arzusudur. Olağanüstü bir süreçten geçtiğimiz bu dönemde herkes güzel haberler duyup moral bulmak istiyor.
Zira moral piyasaların canlanması için önemli bir ilaçtır. İçinde bulunduğumuz zorlu süreç elbet geçecek, zaten tünelin ucundaki ışık göründü. Dünya genelinde aşıların hızlanması ve Haziran'da geniş bir kesimin aşılanacak olması hastalık riskini büyük ölçüde düşürecek. İnşallah sonbahara doğru rahat nefes alacağız...
Ekonominin toparlanması için önümüzde biraz daha zamana ihtiyaç var. Bu süreçte tüm sektörlerin hareketlenmesi için daha fazla entegre çaba da gerekiyor.
Devlet, destek sunmaya devam ediyor.
Son olarak Başkan Erdoğan, Esnaf ve Sanatkârlar ile Gerçek Kişi Tacirlere salgında toplam 4 milyar 602 milyon liralık hibe desteği yapılacağını duyurdu. Ancak bankaların da elini taşın altına koyması lazım.
Faizlerin yüksek olması yatırımın artmasını değil paranın bankada yatmasını sağlıyor.
KREDİYE KOLAY ERİŞİM
Diğer taraftan girişimcilerin krediye erişim imkânlarının kolaylaştırıcı olması gerekiyor. 1 Haziran'da başlayacak 6 ay ödemesiz 12 taksitte ödenecek Nefes Kredisi esnafa biraz nefes aldıracak. TOBB ile üye 365 oda ve borsanın bankalardaki mevduatları faiz ve kâr payı geliri karşılığında 10 banka aracılığıyla indirimli oranlarda kredi olarak kullandırılacak. Ancak üretimi destekleyecek daha uzun vadeli çözümlerle, tüm girişimcilerin krediye kolay erişebilmesi sağlanabilir. Büyümenin artması için şüphesiz üretimin artması gerekiyor. Çünkü üretim her şeyin başıdır. Üretim olursa işsizlik oranları düşer ve bu ekonomiye olumlu yansır. Ülkemizde çözülmesi gereken en önemli sorun işsizliktir. Elbette üretimin artmasını tüm sektörler çok istiyor. Ancak reel sektör açısından bakıldığında, hammadde maliyetlerinin yüksek olması üretimin önünü kesiyor. Hammaddeleri ithal gelen sektörlerde döviz kurlarının da yüksekliği eklenince üretime ket vuruyor. Hele bir de tedarikçilerin serbest piyasa ekonomisi bahanesiyle verdiği tutarsız fiyatlandırma, üreticileri oldukça zorluyor. Ayrıca bazı işverenler ithal hammaddenin daha ucuz olmasını tercih ederken, aslında iç piyasanın gelişmesini önlemektedir. Oysa dışa bağımlı malzeme ve teçhizattan kurtulabilmek için yerli ve milli ürünlerin kullanılması önemlidir. Öyle ki, dışarıdan tedarik edilen hammaddeyi aslında ülkemizde pek çok KOBİ üretmiş olabiliyor. Bu noktada daha yaygın bilgi teknolojileri sistemi ile hammaddeye erişim sağlanabilir. Her koşulda yerli üretimi kullanmak öncelik olmalıdır.
İNSAN KAYNAĞIMIZ GÜÇLÜ
Aynı sektörde faaliyet gösteren işverenlerin hammaddeye erişimi için ortak bir sistem kurulabilir. En etkili yöntemlerden biri, döngüsel ekonomi modelinin güçlendirilmesidir.
İlaveten dünya genelinde pek çok ülke döngüsel ekonomi modelinin uygularken, yüksek girdi maliyetlerini önlemek adına hammadde tedariki devlet kontrolü ile sağlamaktadır. Benzer bir uygulama bizde de geliştirilebilir. Üretimin artmasında işverenin belini büken diğer konu ise işçilik maliyetidir. İşçilik maliyetinin yüksek olması, üretimi düşürmekte ve işsizlik oranını yükselmektedir. Öte yandan gelir vergisinin yükselmesi çalışanın eline geçen ücretin düşmesine yol açmaktadır.
Bu nedenle her iki tarafı da memnun edici, üretimi ve istihdamı yükseltmeye yönelik formüller geliştirilmelidir. Bunlar yeni oluşturulacak ekonomi paketi için dikkate alınması gereken elzem bir konulardır.
Ülkemizin güçlü kaynakları ve çok güçlü insan kaynağı var. Etkili, verimli yöntemler ile adil, eğitim ve bilim bize ışıktır.