Bir ülkenin ekonomik ve sosyal anlamda güçlü olmasının, milli gelirin yüksek olması ile direkt ilgisi vardır.
Bir toplum ne kadar üretirse ekonomik anlamda o kadar güçlenir. Üreten, dışa bağımlılıktan uzak, gelirinden çok harcamayan, sırtını borca dayamayan, adalet ve liyakat temelli sistemler kuran toplumların önünde hiçbir engel duramaz. Ayrıca insan odaklı yaklaşımı benimseyen, etik değerleri kırmızı çizgi olarak gören ve eğitime önem veren ülkeler her koşulda kazançlı çıkmaktadır. Ancak bir ülkenin gelişmesi, güçlü bir ekonomiye sahip olması yani kalkınması için en önemli koşul "kadındır".
Kadına verilen değer, o milletin vizyonunu ve gelişmişlik düzeyini gösterir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği gibi, "Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur."
KADINLAR HEP GÜÇLÜDÜR
Kalkınmanın anahtarlarından olan kadının eğitimli olması, üretime katılabileceği alanların geniş tutulması, cam tavanlara takılmaması ve kadının cinsiyetçi yaklaşımla değil "insan" kimliği ile ortaya çıkması önemlidir. Çünkü kadın her koşulda güçlüdür.
Global açıdan ülkelerin kadın istihdam oranları ile gelişmişlik düzeyleri arasındaki ilişkiye bakıldığında, doğru bir orantı olduğunu görüyoruz. Kadın istihdam oranının yüksek olduğu ülkelerin daha güçlü bir ekonomiye sahip olduğu görülürken, tersi durumdaki ülkelerin ise gelişmekte olan ve geri kalmış ülke konumunda olduğu görülmektedir.
Bu nedenle kadının işgücüne katılımı çok önemlidir. Ülkemizde son yıllarda kadınların işgücüne katılım oranlarında artış olsa da, bu oranlar yetersizdir. Gelişmiş ülkelerde kadının işgücüne katılımı yüzde 70'in üzerindeyken, ülkemizde bu oran yüzde 28 civarıdır. AB ülkeleri arasında da epey düşük kalan ülkemizdeki tablo, OECD ülkeleri arasına bakıldığında daha da üzücüdür.
Kadın istihdam oranı ile gelişmişlik doğru orantılıyken ne yapmak gerekiyor?
Aslında tüm kurumlarda kadınların işgücüne katılım noktasında bir kota olmalıdır. Bu konuda aynı görüşü paylaştığım TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Nurten Öztürk de kadınların yönetim kurullarında bulunmasının bir kota dahilinde olması gerektiğinin altını çiziyor. Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin Anadolu temsilcilerinin öncülüğünde her hafta online olarak gerçekleştirdiği "Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor" konulu toplantıda konuşan Öztürk, kadınların üst yönetimde olmasının önemini de vurguladı. Dünyada krizleri en iyi yöneten liderlerin kadın liderler olduğuna bakılırsa, ülkemizde de bir yasal düzenleme yapılması gerekebilir.
EŞİT FIRSATLAR SUNULMALI
Uluslararası bir kuruluşun yaptığı araştırmaya göre, kadınlara eşit imkânlar sunulması durumunda 2025 yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasılalarına (GSYH) 28 trilyon dolar katkıda bulunabileceği görülüyor. Eğer kadınlar iş dünyasında erkeklerle eşit fırsatlara sahip olursa ve potansiyellerini ortaya koyarsa dünya ekonomisi daha da güçlenecektir. Böylece küreselleşmenin etkisi ile uluslararası ticaretin etkinliği düşünüldüğünde tüm ülkeler pastadan payını alacaktır.
Türkiye'nin gelişmekte olan bir ülke statüsünden çıkıp, gelişmiş bir ülke statüsüne kavuşması ve refah içinde yaşaması için eğitim, bilim, teknoloji, adalet ve en önemlisi kadınına yatırım yapılması şarttır. Kadınların toplumda etkin olması, üst yönetimlerde görev alması, siyasette daha çok söz sahibi olması kalkınma adına ülkenin dönüm noktası olacaktır.
Bir kadın tüm dünyayı değiştirebilir! Kadının üretmesine, yönetmesine, önderlik etmesine yönelik yapılan tüm çabalar ülkemizin gelişmesinin garanti belgesidir.