Bugünlerde iş dünyasının gözü asgari ücret artışında. Milyonlarca çalışan enflasyon karşısında rahat bir nefes alabilmek için artış bekliyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, TÜRK-İş Başkanı Ergün Atalay, TİSK Başkanı Özgür Burak Akkol, Asgari Ücret Tespit Komisyonu işçi ve işveren arasında dengelere göre karar almak için uğraşıyor. Malum, global bir ekonomik kriz yaşanıyor. İşverenler; vergiler, girdi maliyetleri, pazar daralması, tedarik zinciri ve likidite sıkıntıları gibi pek çok zorluk yaşıyor. İşçi maliyetlerinin artması karşısında vergi düzenlemeleri, teşvikler, krediye erişim gibi destekler bekliyor.
REFAH YAŞAM BEKLENTİSİ
Elbette tüm kesimlerin beklentisi refah bir yaşam sürmek. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in göreve yeniden gelmesi ve rasyonel olmayı savunması, pek çok kesim ile ortak akıl etrafında istişarede bulunması, refah artışı sağlayacak bir ekonomi modelini uygulayacağını belirtmesi, umut verici oldu.
Ekonomi yönetiminde çok fazla bileşen var, tek bir formül yok. Bazen yöntemler çağın şartlarına göre bile olsa, teori ile uygulamanın çelişmesine neden olabiliyor. Mesela dünyada kabul görmüş en büyük krizlerden sayılan 1929 buhranı sonrasında klasik iktisat teorisi yetersiz kalmış, Keynesyen makro iktisat teorisi ortaya çıkmıştı. Son iki yılda uygulanan yöntemler de çağın ve şartlara uyum sağlamakta yetersiz kalındı. Bakan Şimşek'in de belirttiği gibi acilen rasyonel sistemlere dönmek zorundayız.
YOL GÖSTERİCİ OLMALI
Pek çok uzmana göre iktisatta kabul gören Ortodoks ekonomi modelini ülkemizin şartlarına göre uyarlamak uzun vadede akılcı sonuçlar doğurabilir.
Bu model geleneksel yöntemlerin yanında neden-sonuç ilişkisi kabul görmüş uygulamaların olduğu, ekonomik planlamalar, üretim, dış ticaret, finansal destekler, sektörel teşvikler gibi pek çok bilimsel politikaları kapsıyor.
Ayrıca para politikasını ve maliye politikasını farklı kollara ayırıyor.
Piyasa dengesini doğru uygulamak, serbest piyasa ekonomisini rasyonel tutma noktasında daha gerçekçi olabilir.
Malum ülkemizde serbest piyasa ekonomisi adı altında fahiş fiyat uygulamaları, bütünsel bakıldığında ülke ekonomisine zarar veriyor. Bu nedenle fiyatlandırma politikalarının; sistem, düzen, bilimsel yöntemlere göre ilerlemesi, ticaret ahlak ve ilkeleri çerçevesinde de orta ve uzun vadede olumlu sonuçlara yol açacaktır.
Günün sonunda herkesin tek isteği ana eksende "kişi başına düşen milli gelirin artmasıdır". Bu vizyonla hedeflerin oluşturulması yapısal düzenlemeler için yol gösterici ve inovatif olacaktır.
EHLİYET VE LİYAKAT
Bilimsel veriler ve gelişmiş ülkelerin yöntemlerine göre değerlendirme yapıldığında şu başlıkların üzerine odaklanmak verimli sonuçlar oluşturacaktır:
- Adam Smith'in Ulusların Zenginliği kitabında dediği gibi "Bir ulusun gelişmesinin en temel unsuru, nitelikli çalışanlarıdır." Bir emek harcarken gösterilen ustalık, beceri, muhakeme yeteneği çok kritiktir. Ehliyet ve liyakat temel ilke olmalıdır.
- Tüm sektörlerde üretimde kullanılan dışa bağımlı olunan ürünlerden kurtulup, hammaddede yerli ve milli üretimin artırılması için formüller geliştirilmelidir.
- Döviz endeksli bir fiyat politikası/ ticari sistem yerine TL endeksli bir politika kazandırmak için regülatif çalışmalar yapılması sağlanabilir.
- Üretmeden tüketmenin oluşturduğu etkilerin çarpan etkisiyle topluma verdiği zarar konusunda halkın bilgilendirilmesi çok önemlidir. Finansal okuryazarlığın TV, dizi, dijital platform kamu spotu ile bilinçlendirilmesi sağlanabilir.