Dünya ve Türkiye enerji gündemi, sektörün geleceği ve ekonomi politikalarını yakından ilgilendiren pek çok başlığın ele alındığı 13.Türkiye Enerji Zirvesindeki izlenimlerimi geçen haftaki köşemde aktarmıştım. Zirvede en çok dikkat çeken başlıklar arasında iş dünyasını yakından ilgilendiren Emisyon Ticaret Sistemi de yer alıyor. Bilindiği gibi geçmişi Kyoto Protokolüne uzanan ETS, üye ülkelerin "ortak sorumlulukları" kapsamında sera gazı emisyonlarını azaltmasını hedefliyor. Eğer ülkeler bu hedefleri yerine getiremez ise karbon ticareti ödemesi yapacak. Tabii burada istenilen aslında küresel ısınma gerekçesiyle sera gazı salınımını azaltmak için bir piyasa aracı olarak karşımıza çıkması. Dolayısıyla yenilenebilir enerji yatırımlarına odaklanmayı ve fosil yakıtları terk etmenin zorunluluğu doğmuş oluyor. Karbon fiyatlandırılması; karbon vergi uygulaması ve emisyon ticaret sistemi olarak iki temele dayanıyor. Sistem bünyesine alınan tesislerin sera gazı emisyonları için sektör ve kapasitesine göre üst sınır belirlenecek ve bu kapsamda üretim yapmalarına izin verilecek. Mesela sera gazı fazla olan bir fabrika, daha az salınım yapan başka bir fabrikadan izin belgesi de satın alabilecek. Üreten belirli bir sınırın dışına çıkamayacak. AB uygulamasında belgesi olmayanlar ise ağır para cezası alabilecek.
"KİRLETEN ÖDEYECEK"
ETS için ekonomik kaygılar, bölgesel farklılıklar, izin belge alınma süreci, maliyetler, siyasi kararlar gibi etkenler iş dünyası için endişeye neden oluyor.
Türkiye buna ne kadar hazır? Eğer karbon kaçağı gündeme gelirse, işletmelerin daha az üretim yapmalarına neden olabileceği gibi küresel ticaret sisteminin başlı başına değişebileceği tahmin ediliyor. Emisyon Ticaret Sistemini kurmadan önce içinde bulunduğumuz koşullara göre ciddi hazırlıkların yapılması mühim. Örneğin karbon salınımı yüksek olan sektörlerden başlanarak; ETS hedefi konusunda bilinçlendirme, Bilgilerin bütünsel paylaşımı, sektörlerin emisyon azalma kapasitesinin belirlenmesi, maliyet analizleri, iç ve dış çevre faktörlerinin dikkate alınarak kamuoyunun bilgilendirilmesi sağlanabilir.
Genel olarak altyapıların çok iyi oluşturulması, mevzuatların esnek ve kolaylaştırıcı çözümler getirmesi için ülkeler arası bir anlaşmanın sağlanması gerekebilir. Mesela AB, üyeleri arasında ticaretin baltalanacağının düşüncesi ile sınırda karbon vergisini çözüm olarak sunuyor. Bu aynı zamanda ithalatçı ve ihracatçılar için ek vergiler ve yükümlülükler anlamına da geliyor.
YAŞANABİLİR BİR DÜNYA
Diğer taraftan ETS, işletmelerin üretim modellerinin değiştirmesine, düşük karbonlu teknolojilere geçişine, sektörlerin kendi arasında işbirliklerin artacağı gibi pek çok yeniliği de beraber getireceği öngörülüyor.
Sera gazı salınımında insan faktörünün çok önemli bir kısmı oluşturması nedeniyle, yeni düzenlemelerin toplumsal alışkanlıkların, tüketici tercihlerinin de değiştirmesi bekleniyor. Dünyada yeni bir düzen bekleniyor. Ülkemiz ilk etapta raporlama ile başlayacak olup, 2026 itibariye tüm yükümlülükler devreye girecek. Firmaların çok daha bilinçli kararlar alması, toplumsal ve çevreci yaklaşıma göre uygulamalar yapması gerekiyor. Ticaret yapanlar için ekonomik kazanç elde etmek her zaman mümkün, ancak yaşanabilir bir dünya bulmak mümkün değil. Çevremizi korumak, doğaya saygı duymak, gelecek nesillere nefes alabileceği bir dünya bırakmak hepimizin ortak sorumluluğu.