İzmirli tiyatro eğitmeni Ayşe Handan Dağdeviren, Türkiye'de yaşayan şanslı azınlıklardan biri olduğuna inanıyor. Çünkü daha ilkokul çağlarında aklına koyduğu mesleğe sahip olabilmiş.
Küçükken 'sen büyüyünce ne olacaksın' diye sorulduğunda ağzını doldura doldura 'tiyatro oyuncusu olacağım' dermiş. Daha küçücük yaşlarda kendi yazdığı oyunları, Güzelyalı'daki evlerinin sokağında arkadaşlarına oynarmış.
Ayşe Hanım, "Arkadaşlarımı, yani eşsiz seyircilerimi yasemin, fulya kokularıyla bezenmiş bahçelerin merdivenlerine oturtup oyunumu oynar, alkışları içime çeker, nefesim yapardım" diyor.
KENTER ETKİSİ
İlkokul, ortaokul büyük bir tiyatro aşkıyla geçtikten sonra lise yıllarında yine tiyatro kolu vazgeçilmezi olmuş.
Provalar, oyunlar. Tiyatro sahnesinde ilk aşk. Gece dışarı çıkmak için izin alındığı yıllarda ilk defa gece dışarı çıkma iznini yine bir tiyatro oyunu için almış.
Bir cumartesi günü Konak AKM'de "Ben Anadolu'yum" isimli tek kişilik oyunla muazzam sahne performansını izlediği Yıldız Kenter onu çok etkilemiş.
Oyundan sonra kuliste yanına girdiğinde dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetmiş. Çok güzel bir sohbet sonrası yanından ayrılırken ona sıkı sıkı sarılmış Yıldız Kenter ve kulağına şu sözleri fısıldamış: "Sakın tiyatro tutkundan vazgeçme, sana gelecekteki bir meslektaşım olarak sarılıyorum." Tiyatronun kendisi için vazgeçilmez olduğunu anladığı olay bu olmuş, "Ne yapıp edip güzel sanatlar fakültesine girmeliyim" demiş. Öyle de olmuş.
BÜYÜK ŞANS
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü'nü kazandığını öğrendiği andaki mutluluğunu tarif bile edemiyor.
Eğitimci kadrosu bakımından çok şanslı bir dönem geçirmiş. Drama dersleri, doğum günü partileri, palyaço gösterileri, Noel partileri...
Sonra Çeşme Altınyunus'ta animatörlük, seslendirmeler, İzmir İSEM, bölge tiyatroları derken sahne tozu öylesine sarıp sarmalamış ki onu.
KAYGAN BİR ZEMİN
Tiyatronun özünü alamamış, sanatın derinine inememiş kişilerin, hep ön planda olma kaygısı yüzünden tiyatronun sert ve kaygan bir ortama dönüşmesinden yakınan Dağdeviren, aktif olarak oyunculuğu çok sevmesine rağmen bu sert ve kaygan zeminin kendisine göre olmadığını anladığında işin mutfağında yer almaya karar vermiş.
20 YILDIR OYUNCU YETİŞTİRİYOR
20 yıldır oyunculuk ve diksiyon dersleri veriyor. Belediyelerde ve özel kurumlarda kendi yazdığı oyunların rejiliğini yaptığı gibi çeşitli oyunlar sahnelemiş. 7 yaşından 50 yaşına kadar çok geniş bir yelpazede öğrencileri olmuş. Ve yaptıklarıyla gurur duyuyor. Çünkü 'Güzel Sanatlar' oyunculuk bölümü için bugüne kadar ders verip de başarılı olamayan tek bir öğrencisi bile yokmuş. "Bu benim için çok gurur verici. Sanat adına bildiğim ne varsa bunları aktararak öğrencilerimi donatmaya çalışırım.
Sanat bunu gerektirir çünkü.
Ne kadar donanımlı olursanız başarıya o kadar yakınsınızdır. Bu yüzden öğrencilerimin her alanda -sinema, müzik, edebiyat olabilirdonanımlı olması için elimden ne gelirse yaparım" diyor.
BİR HAYALİ VAR
Sahneyi çok özlemiş Ayşe Hanım. Bir an önce geri dönmek istiyor oraya ve şöyle diyor: "Bu sanata gönül verdiyseniz projeleriniz her daim cebinizde hazır bulunmak zorunda. Projelerimden birisi Dario Fo'nun bir oyununu oynamak. Uzun yıllardır bunu istiyordum. Rejisini çok değer verdiğim sınıf arkadaşım Veysel Berikan yaptı. Hiçbir özel veya tüzel kişiyle bağlantım olmadan, maddi bir beklentim olmadan bu oyunu sadece toplumsal bilinç adına oynamak istiyorum. Hatta turne programımız bile hazır.
Programımda sadece toplumsal dernekler ve sivil toplum örgütleri var. Dario Fo oyunlarının Türkiye'deki çevirmeni olan Füsun Demirel, çok değer verdiğim bir meslektaşım. Belki bir gün çeviri telif haklarından dolayı kendisinden onay alabilirsem cebimdeki hazır oyunumla sahnede olmak isterim. Bu süreçte ders vermeye, üniversiteye öğrenci yetiştirmeye, tiyatroyu herkese sevdirmeye devam edeceğim. Tiyatro benim en büyük bir aşkım. Gerek sahnede gerek mutfakta, bu aşk var oldukça, dünya daha güzel olacak."