Aslında onlar İzmirlilerin çok yakından tanıdığı iki isim.
Konak'taki Yavuz Kitabevi'nin sahiplerinden Birgül Kitapçı ve kardeşi Ali Ragıp Kitapçı. Selanikli bir ailenin çocukları. Soy isimleri bizzat Atatürk tarafından verilmiş bir aile. Hayatlarını kitaba adamış bu iki kardeşten 80 yaşındaki Birgül Kitapçı ile Selanik'ten İzmir'e geliş maceralarını ve Yavuz Kitabevi'nin dününü, bugününü konuştuk.
Selanik'ten İzmir'e geliş hikayenizden biraz bahseder misiniz?
1912 yılında yani Balkan Savaşı'nın hüküm sürdüğü günlerde tüm aile Selanik'ten çıkıp İzmir'e gelmeye karar vermişler. Aslında ailemiz hukukçu. Dedem Ali Ragıp Bey, Selanik Üniversitesi'nde müderrislik yapıyormuş, fıkıh dersi veriyormuş. Amcam Hüsnü bey yine o üniversitede hukuk okumuş. Okulu bitirdikten sonra Kosova İstinaf Mahkemesi başkanlığında bulunmuş. Babam Fahri Bey de hukuk okumayı kafasına koymuş. Ancak savaş döneminde önemli bir karar alıp İzmir'e göç etmişler.
RAGIPZADE BİRADERLER
Kitapçı dükkanı açma fikri nasıl gelişiyor?
Amcam ve babam, Selanik'ten kitabevi açma fikriyle geldikleri İzmir'de bir dükkan açıyorlar. 1913 yılında Kemeraltı'nda ilk dükkanı açıyorlar. Bir dönem burada faaliyet gösterdikten sonra şimdiki Oska Pasajı'nın bulunduğu yere geçiyorlar. Akraba çocukları ile birlikte Ragıpzade Biraderler adıyla açtıkları bu dükkanda kitabın yanı sıra kırtasiye ve çeşitli ürünlerin satışını yapıyorlar. Daha sonra Kemeraltı Anafartalar Caddesi'ndeki küçük dükkanı tutuyorlar.
Burası da çok küçük gelince Milli Kütüphane Caddesi'ndeki son yerimize geçimişiz. Tabii Anafartalar Caddesi'ndeki yerimiz merkez dükkanımız.
Peki kitabevinin Yavuz ismi nereden geliyor?
O dönem Yavuz ve Midilli gemilerinin ismini çok duyuyorduk. Yavuz, bildiğiniz üzere güçlü, çetin ve güvenilir anlamlarına geliyor. Ailemiz de bu anlamlardan yola çıkarak Yavuz ismini kitabevine veriyor.
LAKAPLARI SOYADI OLDU
Kitapçı soyadı size Atatürk tarafından bizzat veriliyor değil mi?
Evet, Amcam Hüsnü Bey, milletvekili seçiliyor. 4 dönem milletvekilliği yapıyor.
İşte bu dönem de Meclis'tekilere ve Atatürk'e kitaplar götürüyor. Benim Meclis tutanaklarından gördüğüm kadarıyla amcam Hüsnü Bey'in isminin karşısında 'Kitapçı' ibaresi yer alıyor. Yani amcamın Meclis'teki lakabı 'Kitapçı'. Soyadı kanununun çıkmasının ardından da bize 'Kitapçı' soyadı veriliyor. Yani lakabımız, soyadımız oluyor. Amcamın mebusluğu sırasında ailemiz yine kitapçılık işini devam ettiriyor tabii.
O sırada babanız da hukuk fakültesinde okuyor değil mi?
Babam da aileden gelen geleneği devam ettiriyor ve İstanbul Hukuk Fakültesi'ne yazılıyor. Tabii o dönem İstiklal Harbi var.
Babam da diğer tüm gençler gibi askere çağırılıyor. O üniversitede okuyan gençler de eğitime devam etmek istediği için dönemin Harbiye Nazırı'nın odasına çıkıyor ve soruyorlar:
"Bizi askere aldınız ama ne olacak bizim istikbalimiz?" Harbiye Nazırı da onlara şu cevabı veriyor: "Önce devletin istiklali sonra sizin istibaliniz." Böylece 3 ay süreyle alındıkları askerden Şam, Beyrut cephelerinde 3 yıl savaştıktan sonra dönüyor.
Böylece hukuk fakültesini bitirme hayali de yarım kalıyor. Kitabevinin başına geçiyor.
HUKUK KİTAPLARI BAŞ KÖŞEDE
Babanızın yarım kalan bu hayali sizde nasıl bir etki yarattı?
Mesela İzmir'de en fazla hukuk kitabı satan kitabevi olmamız bu yüzden.
Gerek ailenin hukukçu olması gerekse babamızın içinde kalan bu ukde nedeniyle biz de hukuka önem verdik ve hukuk kitapları raflarımızın baş köşesinde yer aldı her zaman.
Sonra babanız kitabevinin başına geçiyor.
Babamın geçmesiyle birlikte kardeşim Ali Ragıp ve ben de kitaplarla haşır neşir olmaya başlıyoruz. Eğitim hayatımızın dışındaki tüm vaktimiz bu kitabevinde geçiyor. Ben 1956 yılından bu yana de okudum hem de babamın yanında çalıştım. Kardeşim de eğitiminden kalan zamanlarda hep babama yardım etti.
Şimdi kardeşim Ali Ragıp ve ben işin başındayız.
Bir gününüzü anlatır mısınız?
Her sabah 6 buçukta kalkarım. Evdeki ufak tefek işleri hallettikten sonra kitabevine gelirim. Akşam 7 buçuğa kadar da işimin başında olurum.
Şimdi internet üzerinden birçok şey indirilebiliyor. Kitap sayfalarını bile indirip okuyabiliyorsunuz. Bu anlamda kitap satışlarında bir azalma var mı?
Elbette var. Şartlar her geçen gün bizim için zorlaşıyor. Tabii kitap fiyatlarının pahalı olmasının da bunda etkisi var. Keşke vatandaşa daha ucuz kitap satabilsek.
'Onlar benim için müşteri değil misafir'
Müşterilerle diyaloğu sevdiğini söyleyen Birgül Hanım, "Ben burada müşteri değil, misafir karşılıyorum.
Buraya gelen müşterilere güleryüz ve ilgi göstermek bizim görevimiz. Burada sadece kitap satmak için değil, insanlara yardım etmek için de bulunuyorum. Tecrübenin verdiği bir pratiklikle insanları yönlendirmeyi seviyorum. Kardeşim ve benim ilkemiz babamızın adını en iyi şekilde taşımak" diyor sonra.