Bir adada olduğunuzu hayal edin. Bir tropikal ada burası...
Rengarenk papağanlar tünemiş dallara. Palmiyeler, alabildiğine beyaz bir kumsal. Su turkuvaz renginde.
Sahilde uzanıyorsunuz. Deniz, kaçamak bir şekilde bir kaç saniyede bir gelip, yemek isteyen bir kedi yavrusu gibi ayaklarınızın arasında dolaşıyor, sırnaşıyor.
Belki açıkta bir yunus zıplıyor. Geride, ahşap bir kulübe sizi bekliyor. Belki az sonra, yeni tuttuğunuz balığı pişirecek, tatlı niyetine de tropikal meyvelerden yiyeceksiniz.
CENNET TARİFİ GİBİ
Nasıl? Kulağa cennetin tarifi gibi geliyor, değil mi? Peki, bu mükemmel tabloyu ne bozardı? Hem de kötü hiçbir şey olmadan, resmin en küçük bir parçasını bile değiştirmeden...
Hemen söyleyeyim. Filmi hızla ileri saralım. Gece olsun, gündüz olsun. Günler birbirini kovalasın.
Mevsim de hiç değişmesin. Fırtına çıkmasın. Siz hep o sahilde uzanmış pozisyonda kalın.
Hep mi? İşte küçük hilemiz burada gizli. Hep! Bu sahneyi cennet kılan, sahnemizin sınırlı olmasıdır. Eğer bu cenneti bir hafta içinde kaybetme korkusu olmasaydı, misal, bu sahneyi sonsuza dek uzatsaydık burası hala bir cennet olarak mı kalırdı, yoksa anlamı sürekli olarak değişir miydi?
Bir gün sona ermiyorsa, demek ki tatilde değilsiniz. Belki de size gösterdiğimiz sahne, eğlenceli/heyecanlı Survivor dizisinden bir anı değildir. Belki de siz gerçek bir 'hayatta kalan'sınızdır ve bir adada mahsur kalmışsınızdır...
İşte şimdi burası bir tutsaklık yeri değil midir? Cehennem değil midir?
TATLI İŞKENCE
En sevdiğiniz tatlıyı yiyorsunuz. Bir kaşık aldığınızda vücudunuzda serotonin artışı olur. İki kaşıkta tatmin olma duygusu sarar. Üçüncü kaşık, ilki kadar lezzetli değildir. Ya bir tepsiyi, iki tepsiyi zorla yedirirsek? Hala tatlı gelecek mi?
Hatta sonunda diyabet ya da çatlayarak ölüm yok mu? Tatlı, işkenceye dönüşmedi mi?
Bir şeyi güzel, anlamlı kılan nedir?
Onun değerini oluşturan nedir? Ekonomiye göre kıtlığıdır. Az olan değerlidir.
Sınırlılık olgusu, kıymeti yaratan, tadı yaratan, keyfi yaratan yegane şeydir.
Bolca bulunanın kıymeti bilinmez.
Bitimsiz olan, ölçülemez. Ölçülemeyenin değeri nasıl bilinecek? Başı olan şeylerin bitimi olmak zorunda. Sonu olan her şeyi kıymetli buluruz bundan.
BİTİŞ BAŞLANGICI DOĞURUR
Eğer terk edildiyseniz, içiniz çok acıyor, biliyorum. Her şey sonsuza kadar sürseydi, diyorsunuz. Ya sonsuza kadar sürseydi tadı aynı kalacak mıydı?
Bunun bir garantisi var m? Düşünün ki siz bir dizi kahramanısınız.
Bu sezon sona erdi ve esas oğlan/ esas kız diziden ayrıldı. İyi ama, siz hayatınızın dizisinin başrolündesiniz.
Önümüzdeki sezon yeni kahramanlarla bu diziye daha bir heyecan gelmeyeceğinden emin misiniz?
O nefret edilen ölüm, hayatın anlamlandırıcısıdır.
Ölümsüz bir hayatın zevki nerede? Heyecanı nerede? Karpuzu parçalamak, onu öldürmektir.
Oysa ki parçalanan karpuzun içinden yüzlerce çekirdek çıkar. Yani karpuzun ölümü, yüzlerce karpuzun doğumuna gebedir aslında. Nefret edilen her bitiş, içinde başlangıçları saklar. Bu yüzden iyi ki bitimler var. Hayat, devinimleri, dönüşümleri olmadan hayat mıdır?