Şimdi elindeki kitabı yavaşça yere bırak
'Mutlu Sonlar Başka Kitapta Bebeğim' isimli altı uzun öyküden oluşan kitabım çok sevilmişti. Burada, sıradan ve hayatın kenarında kahramanlarımız, sıra dışı hatta fantastik olaylarla çarpıştıklarında, içlerindeki kahramanı keşfediyorlardı ve maalesef öyküler mutlu sonla bitmiyordu. Günümüzde 'Black Mirror' dizisi ile bilinen bu tür, Türkiye'nin 'alacakaranlık kuşağı' olarak da adlandırılabilir. Aslında böyle bir tür resmen var. 'Büyülü gerçeklik' ya da 'şehir fantezisi' olarak anılıyor ki dilimizde böyle az sayıda eser var. Sola Unitas Yayınları'ndan çıkan son kitabım 'Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak', geleneğin izini sürmeye devam ediyor. Yine altı öyküde, kahramanlarımız sıra dışı maceralara atılıyor.
FANTASTİK ÖYKÜLER
Dev bir uçan daire, Ankara'yı dünyanın yeni çekim merkezi yapıyor.
Bu gelenler barışçı canlılar mı, yoksa tehdit kaynağı onlar değil mi?
Bir tır şoförü, fantastik bir radyo istasyonu ile bağlantıya geçiyor. Bu yol onu nereye götürecek?
Türkiye'nin ilk süper kahramanı, emeklilik törenininin bir siyasi kampanyaya dönüştürüleceğini anlayınca biraz sinirleniyor.
Deniz üstünde yapılan bir canlı yayınla tüm dünyaya tanıtılan lansman gecesinde bir şeyler ters gidiyor.
Pop starın albüm tanıtım gecesi, deyim yerindeyse bir can pazarına dönüyor.
Sıradan bir mahalle kuaförü, kadınları istenmeyen tüylerinden kurtarıyor.
Hepsinin gitmesi gerektiğinden emin misiniz ? Popüler gazeteci ve kitap yorumcusu, teknolojik bir otelin açılışına gidiyor. Burada hayatının sınavını veriyor. Gerçekten de edebiyat hayat kurtarabilir mi?
KOMİK KORKU
Bu kitabımda da sizi korkmanız gereken şeylere güldüren yetişkin masalları sunuyorum. Size tanıdık gelecek kahramanlarımın maceralarını olurken tüyleriniz diken diken olacak ama kahkaha atmaktan da kendinizi alamayacaksınız. Bir yandan da günümüz Türkiyesine fantastik bir aynadan bakacaksınız.
Kitap şöyle başlıyor: "Geldiler, yakından da baktılar. Yine ikna olmadılar. Bu garip topluluk, uzaylıların varlığından rahatsız olmak bir yana, onlardan kar bile sağlamıştı. Şimdi tanışma, ödeşme zamanıydı. Beyinlerimize girdiler ve öykülerimize sızdılar. İnsan olmanın, Türk olmanın ne demek olduğunu, anlattıklarımızdan süzüp aldılar.
Gündelik hayatla bilinç altının kesiştiği bir yerde, kocaman gözleri ve olmayan kulaklarıyla kimi zaman komik, kimi zaman korkunç ama çoğu zaman delice olan öykülerimizi sabır ve ilgiyle dinlediler. Bu kitap, o öykülerin geçtiği zaman dilimlerine, o yaşamlara sizi de misafir ediyor.
Dinlemek isterseniz, anlatacak tuhaf öykülerimiz var. Belki de anlatılmaması gereken öyküler..."
YÜRÜYEN ADAM
Yıllardır bu köşede yazar dururum.
Okuyan okur, okumayan bilmez. Artık hız çağında insanlar kendi sayfalarından videolarla da sesleniyor takipçilerine. Ben de öyle yapayım, dedim. Aklımdan geçenleri, yüreğimden dökülenleri birer dakikalık videolarla, iddiasız bir şekilde insanlara aktarayım dedim ve işe soyundum. 'Ellidokuzsaniyedehayat' etiketiyle instagramdaki hakanurganc hesabımdan paylaştığım videolar çok tutulunca bunları Youtube sayfamdan da paylaşmaya başladım.
Üstelik işe bir de yenilik kattım ve yeni videolarımı sokaklarada yürürken çekmeye başladım. Beni elimde bir selfi çubuğuyla yürürken ve kendi kendime konuşurken görürseniz yadırgamayın olmaz mı? Çok şükür henüz delirmedim. Hizmetinizdeyim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.