İlişkide doğu ve batı kafası
O zaman temel değerleri doğudan farklılaşır. Çoğu doğu ülkesi, gündelik yaşadığı ve yarınından kaygı duyduğu için uzun vadeli planlar yapamaz ve gündelik, acil ihtiyaçları için özgürlüğünün bir kısmından vazgeçer. Bu durum, harcama alışkanlıklarından tutun da ilişki kurma şekline kadar belirleyici olur. Sistemin hakim olduğu batıda ise durum bambaşkadır. Orada belli haklar ve ekonomik durum bir miktar güvence altında olduğundan, vatandaş dünyayı daha geniş, daha özgürlükçü bir bakışla ele alır. Peki bu kısa ve uzun vadeli iki yaşamı ele alış şekli, nasıl sonuçlar doğurur?
Doğunun sistemsiz ve belirsiz yapısı, insanı güvence arayışına iter, demiştik. Bu durumda yarın cebinde para olup olmayacağından emin olmayan insan, iki temel değere sığınır: 'Ekmek parası' ve 'Başını sokacak bir ev'... Bu yüzden parayı ev almak için biriktirir. Ömrü boyunca bunun için çalışır. Temel değeri güvence ya da mülktür.
EV ALMAZ, GEZER
Batıda sisteme güvenen birey, gelecek kaygısı duymuyorsa evin kendisine ait olup olmamasını önemsemez. Hatta ev sahibi olmak bazı Avrupa ülkelerinde sıra dışı, belki de gereksiz bir lükstür. Para, bunun için değildir. İkamet ve gıda için para nasılsa bulunur. Dar gelirli bir Avrupalı aile bile tüm yıl para biriktirip dünyayı gezer.
Doğulu insanın güvence arayışı ev almakla da bitmez. 'Alabileceği' diğer güvenli şey nedir? Bir insan.
Bir hayat arkadaşı... Bakışı sonuç odaklıdır. İlişkisinde güvence arar. Erkek, kadını mülkü olarak görür ve kaba deyişle 'alır'. Yani nesneleştirir. Kadın cephesinde işler öyle görünmemekle birlikte o da sahiplenir. İlişkiden mutlaka bir sonuç bekler. Evliliğe girmeyen ilişki kötü, yanlış, değersiz bir ilişkidir.
Sonuç mutsuz bir evlilik de olsa insan mülk edinilmiş ve toplumsal vazife en azından başarıyla yapılmıştır.
DENEYİMİN PEŞİNDE
Batı insanı güvence aramadığı için insanı ya da eşi nesneleştirmez. Eşinin sahibi değil, sadece sevgilisidir.
Çünkü batılı, sonuç değil süreç odaklıdır. Nasıl parasını mülke değil deneyime harcıyorsa, bu noktada da deneyimin peşinde düşer. Bir aşk deneyimi yaratır. Aşk olduğu sürece bu deneyimin peşinde koşar.
Bittiğinde kötü duygular ve düşmanlık hissetmesi bir doğu insanına göre daha az olur. Ne de olsa insan özgürdür ve hissettiği kadar yaşar.
Ne dersiniz? Siz bir süreç insanı mısınız, yoksa sonuç insanı mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.