Evlilik aşkı öldürür mü?
Ben, direkt olarak değil de dolaylı yoldan öldürdüğünü düşünenlerdenim. Evlilik demek, sorumluluk demek... Sorumluluğun temeli güven. Aşkın temeli heyecan.
İşe bak ki heyecan da güvensizlikten besleniyor. Yani iki durumun temelleri tam birbirinin zıddı. Bu yüzden sorumlulukla heyecan, bir arada uzun süre yaşayamıyor. Fazla heyecan sorumluluğu, sorumluluk da heyecanı yani aşkı öldürüyor.
Sosyal medya hesabımda bu tezimi yazdım, ortalık birbine girdi.
İnsanlar tam olarak ikiye ayrıldı. Bu tezime katılanlar da var; tümden reddedenler de... Reddedenler de kendi aralarında ikiye ayrılıyor:
Evlenmemiş ama ideal aşk kavramının fanatik takipçisi olanlar, bir de evlenmiş ama biz aşkı 30 yıldır kaybetmedik diyenler...
KULLANIM ÖMRÜ VAR
İlk kesimin aşka inanma isteğini normal kabul ediyorum. Aşk, dünyanın en kolay pazarlanır ürünü olduğu için edebiyat ve sinema bunu kullanmaktan ve satmaktan asla vazgeçmeyecek. Üstelik insan güzel şeylere, bitimsiz bir aşka inanmak istiyor ama bilimsel olarak da aşk bir tür geçici delilik olduğu için zaten belli bir kullanım ömrü var. Evlilik, bu kısa ömrün şarjını daha da hızlı yiyen bir durum. Yukarıda belirttiğim gibi olasılıklar evrenini sorumluluklar evrenine dönüştürdüğü için.
SEVGİYLE KARIŞTIRILIR
'Bizim evlilikte aşk hiç bitmedi çok şükür' diyenlere normalde 'Allah mesud etsin, ne güzel'den başka ne denir? Ancak onlar da aşkla sevgiyi karıştırıyor. Çünkü cümlelerinde hep saygıdan ve karşılıklı sorumluluktan bahsediyorlar. Yani cümlelerinin hiçbirinde heyecan türevi bir şey yok.
Evet, evliliklerinin gereğini gereğince yapmışlar. Pek çok kişi evliliğinde birbirini yerken onların evliliği başarılı olmuş. Bence çok güzel ama bu aşk değil. Evlilik, bir kurum. Kurumların temeli sürekliliktir. Başarılı bir kurum, süreklilik kazanmış, saygın bir kurumdur.
Bunu, çiftimiz birbirine empati, saygı ve sevgiyi eksik etmeyerek sağlar. Biz 30 yılı çok güzel devirdik diyen çiftimiz, kurumun gereğini yapmış.
SAKIN DEĞİL YAKICI
Aşk bir kurum değil, heyecanlı bir durum. Durumlar, kurumlar gibi kalıcı olmazlar. Genellikle bir sonraki duruma götüren araçtırlar. Heyecanın temeli güven duygusunun sürekli olmamasıdır. Sürekli olan güven, aşkı sevgiye dönüştürür. Zaten bu da arzu edilen durumdur. Aşk, sakin değil, yakıcı bir duygu. Zaten yakıcı olduğu için de girdiği bünyede fazla durmuyor.
Durursa o bedeni yakıp kavuruyor çünkü. Aşk, çiftleri gerektiği kadar yolda tutan bir yakıt. Aşk yakıtı, sizi evliliğe ya da çocuğa götürene kadar var. Ondan sonra -eğer doğru bir yolculuk yaptıysanız- aşk kadar patlayıcı bir yakıt türü olmayan, daha sessiz bir yakıtı kullanıyorsunuz, elektrik mesela... Buna da sevgi diyelim.
İkisi aynı şey değil. Önemli olan aşk yakıtıyla hedefe varana kadar çok gaza basıp hedeften önce yakıtı tüketmemek. Eşinize olan davranışlarınızda ölçüyü aşmamaya gayret ederseniz, aşk sizi menzilin biraz daha ötesine kadar görürüp sevgiye sağ salim teslim eder.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.