Tatil deyince para bulunur
Yaz henüz gelmemişti, eli kulağındaydı. Sokağa çıkma kısıtlamasının henüz bitmediği günlerdi. Evde oturmaktan bunalanlarımız amatör falcılığa başlamıştı bile. Ben de bunların arasındaydım. Bu yazı resmen gözden çıkarmıştık. Biraz cesur olanlarımız haricindekiler dışarıda yemek yemezdi.
Eğlence mekanlarını konuşmuyorum bile, o konudan umudumuz hiç yoktu. Denize girme konusu, ıssız koylarda çözülebilirdi belki... Kimse, rahatlamanın bu kadar çabuk içselleştirileceğini hesaba katmamıştı sanıyorum. Yazın başında bazı büyük işletmeler kapılarını hiç açmamaya karar vermişti bile.
Biz de kendimizce yaza dönük bazı tahminlerde bulunuyorduk, demiştim.
Üç ay boyunca açılmayan küçük işletmeler bu dönemi belki de atlatamayacaktı.
Büyük işletmelerin de önünde iki seçenek vardı. Ya geçmişe dönük zararlarını kapatabilmek için fiyatlarını çok artıracak, ya da müşteri çekebilmek için daha makul fiyatlarla sezona gireceklerdi. Bunu özellikle de konaklama işletmeleri için düşünüyordum.
Kesin gözüyle baktığım, karavan turizminin patlamasıydı ki bu oldu.
Otel yerine hijyenini kendin belirlediğin bir yürüyen ev daha makul olabilirdi.
Tekne satın alma konusu, daha tartışmalıydı bana göre. Tekne, her zaman zenginlikle özdeşleştirilmişti, karavan değil. Dolayısıyla yat satışları bu dönemde çok da düşebilir (kriz etkisiyle) çok da patlayabilirdi zira tekneden denize girmek en hijyenik seçenekti.
Nitekim ikincisi oldu. Tekne satışları patladı ve fiyatlar yükseldi.
Otel konusunda şöyle bir düşüncem vardı. Pahalı ve ucuz oteller söz konusu olduğunda, ucuz oteli talep eden kesim için başka bir alternatif olmayacaktı. Bu durumda gezen kitle için ucuz otel fiyatları daha da artacaktı. Buna mukabil, pahalı otelleri yeğleyen kitle için (elde maddi imkan olduğundan) seçenekler daha fazlaydı.
Bu kesim içinde pahalı otel yerine yat kullanmak isteyenler ve ev satın almak ya da yazlık kiralamak isteyenler olacaktı. İlk seçeneğin gerçekleştiğini zaten başında söylemiştim. Bahçeli evlere talebin artması ile yazlık evlerin de fiyatları patladı. Sezonluk yazlık sektörü de aynı şekilde patladı. Bu durumda beş yıldızlı konaklama sektörünün biraz boş kalacağını ve fiyat kırıp orta kesime yanaşacağını düşünmüştüm (Ne de olsa turist de yok). Yine fena halde yanıldım. Beş yıldızlı otellerin Eylül fiyatları, geçen yazın Ağustos fiyatlarının iki katı seviyesinde seyrediyor.
Yani ucuzlayan hiçbir şey yok (Benim fikirlerim hariç).
Sokağa çıkma kısıtı bitince her yere saldırdık. Öyle kademeli bir normalleşme yaşamadık. Her şeyin fiyatı da uçtu. Ne de olsa bizim millet eğlence deyince bulup buluşturuyor, olmadı tatil kredisi çekiyor. Bu arada, Çeşme'de balık mezatında barbunun kilosu 550 liraya çıkmış! Bir arkadaşım evlenirse altın yerine bir kilo barbun takacağımı şimdiden söyleyeyim. Daha havalı olur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.