SOSYAL MEDYA BAYRAMI
Yayıncı olduğum ve vardiya usulü çalıştığım için bizde bayram izni yoktur. Yani mümkün olduğu kadar (bir iki gün kadar) herkes sırayla izin yapar ama öyle 3 ila 9 gün (ki son yıllarda bayram tatilleri bu sürelere uzuyor) tatil yapmayı hayal dahi edemem. Biz yayıncılar, uzun tatillerimizi siz çalışırken yaparız. Doğal olarak da tatil günleri bizim için seyahat değil en fazla kısa ziyaretler içerir.
Yani biz bayramı 'eski bayramlar gibi' yaşıyoruz. Bu yıl da bir istisna değildi.
İlk iki gün çalıştık. Benim iznim son güne denk geliyordu. O günde de ailemle kahvaltı yapmaya Urla'ya gidelim dedik.
Demeyeymişiz iyiymiş... Bayramın ilk iki günü Çeşme'ye konvoy halde gidildiğini biliyoruz. Kuşadası'nda bir yazlıkçı İzmir'den evine 3 saatte ulaşmış, o derece. Biz alt tarafı Urla'ya gidelim demiştik. Otobandan Urla girişine dek sorun yoktu. Sonra iskele mevkii için kuyruğa girdik ve 1 kilometrelik yolu 25 dakikada aldık.
Oysa ki otobandan Urla'ya girmek o kadar sürmüyor, düşünün. Bunca yıl Urla'da böyle bir insan seli görmedim.
Hoş, hemen tüm sahil kasabaları aynı durumdaymış. İnternet sitelerinde nereye baksanız 'nüfus 1 milyona dayandı' haberleri ile karşılaşıyorsunuz.
TANITIMA VIZE YOK!
Bunlar bizim sahillerimiz. Bir de 'kapı vizesi' gazına gelip komşu Yunan adalarına gitmeye kalkan 6000 vatan evladı var. Onunla ilgilili de şöyle bir deneyimimiz oldu.
Bayramdan bir hafta önce kapı vizesine de aracı olan Ertürk şirketi, Samos'a günübirlik bir gezi düzenlemiş.
Bu geziyi basın mensuplarına (kapı vizesi ve ada tanıtımı) ücretsiz olarak sunuyorlar. İlk davet, Ekonomi gazetesi sahibi bir arkadaşıma gelmiş. Onun da referansı ile beni arayıp davet ettiler. Arkadaşım, kapı vizesi için pek çok belge istediklerini söyledi. (Normal vizeden farksız bulmuş işlemi) Neyse biletleme yapıldı.
Geziden bir gün önce arkadaşım arayıp kendisine (ve bir çok başka gazeteciye) vize verilmediğini anlattı, sıkılarak. (Sanırım aşırı başvurudan kilitlendiler, artık bilemiyorum).
Benim yeşil pasaportum olduğu için böyle bir sorunum yoktu. Yine de -davet eden arkadaşıma hürmetenben de gitmemeyi tercih ettim.
NİYE ORADA DEĞİLİM?
Şimdi buradan da görüyoruz ki çok insan var ve hepsi de bir yerlere gitmek, gezmek, görmek istiyor.
Bunca yüksek fiyatlara rağmen (Çeşme'de bir kumru 200, otopark 150 lira olmuş, misalen) bu çok önemli bir sosyolojik hadise.
İnsanlar artık seyahati lüks değil, gerekli bir yaşam tercihi, bir ihtiyaç olarak görüyor. Ancak nasıl olup da böyle oldu? Yıllar önce bu köşede bu tezi bir kez daha öne sürmüştüm ki o zaman gezen insan sayısı bu kadar mahşeri bir kalabalık oluşturmuyordu.
Bu tez, bugün bir kez daha kanıtlandı. Sosyal medya etkisi! Timeline bölümünde arkadaşlarının hikayelerini gören zamane insanı, kendisini önemli ölçüde eksik hissediyor. Bir günbatımı, rengarenk bir kadeh, şezlonga uzanmış bir çift ayak, harika bir manzaranın önünde kalp yapan iki kişinin elleri, tarihi bir sütun önünde yoga yapan bir kadın silueti, bir deniz mahsulleri tabağı, ağır çekimde denize atlayan bir beden, insanları 'ben neden orada değilim' düşüncesine kışkırtıyor.
Bakalım ileriki bayramlarda araçlar hareket edebilecek mi? Yoksa bayramı yolda mı geçireceğiz?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.