Nasıl iyi bir yönetici olurum?
İnsan egosu özellikle gücü çok istiyor. İstiyor istemesine de gücün gerektirdiği bedeli ödemeye ne kadar hazır, işin orası tartışmalı.
1. Çok çalışacak mısın?
2. Adil olmayı başarabilecek misin?
3. Yalakalar çevreni sardığında oluşan güç zehirlenmesinden kendini koruyabilecek misin?
4. Hak yolunda gerekirse halkla (ya da çalışanınla) ters düşmeyi göze alabilecek misin? Yani gerektiğinde -çoğunluğun yararına olduğu takdirde- bir kısım insanı fena kızdıracak zor kararların altına imzanı atabilecek misin?
5. Makam senden alındığında hala hayırla anılacak işler yapmış olacak mısın?
6. Unvanından sıyrıldığında geçici üstünlük hissinden sıyrılabilecek, özgüvenini her şartta koruyabilecek misin?
SİNİRLİYİM DİYEMEZ!
Bütün bunlar zaten çok zor. Üstüne bir iki şey daha var ki bunlar da iyi bir yöneticinin olmazsa olmazları arasında:
1. Unutma ki yönetici demek akıl demektir. Dengeleyici güç unsuru demektir. Yöneticinin 'ben sinirliyim' deme lüksü yoktur. Her ne kadar insan olsa da iyi bir yönetici duygularını bahane edemez, öne süremez.
İşi sırasında üslup olarak insancıl ama hal olarak duygusuz olmak zorundadır. Yönetici personeline ceza verebilir sözgelimi... Ama bağıramaz, azarlayamaz. Bu onu haklıyken haksız duruma düşürür. Yönetici olmak size birinin ebeveyni olma ayrıcalığını tanımaz!
İyi bir yönetici, her şeyden önce kendi duygularını değil, personelinin duygularını değerlendiren ve kullanan insandır.
ELEŞTİRİ GİZLİ ÖVGÜ AÇIK OMALI
2. Ülkemizde 'yüzgöz olurum' korkusu vardır. Üstle ast arasında bu yüzden ya çok soğuk ya da ezici bir ilişki bulunur. Eleştiriler umuma açık (ibret olsun diye) yapılırken övgü ya birebir yapılır ya da (şımarmasınlar diye) bundan kaçınılır. Oysa bu en büyük hatadır. Doğrusu tam tersidir.
Eleştiri gizli, övgü açık yapılmalıdır.
Doğru eleştiri/ takdir verme yeteneği bir idarecinin süper gücü, onu uçuran pelerinidir. Böylesi biri makamdan ayrıldıktan sonra da asla unutulmaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.