İngilizce'de 'overhyped' diye bir deyim var, Türkçeye çevirirsek, 'fazla abartılmış' gibi bir karşılık çıkar. Küba, tam da bu deyimin karşılığı oldu benim için. Nice yere gittim, Küba'ya gideceğim kadar ilgi görmedi. Meğer ne çok insanın hayaliymiş bu ülkeye gitmek (Oradakiler için yaşam bir hayal olmasa da)... Küba'ya 50 Euro'luk kolay vize karşılığında (yeşil pasaporta vize yok) girebiliyorsunuz. Evet, vize sadece parayla ama giriş o kadar da kolay değil çünkü ülkede işler ağır ilerliyor ve giriş prosedürleri de buna istisna teşkil etmiyor. Hatta bu yavaşlığa otantik bir karşılık bile bulmuşlar: 'Burası Küba dostum.' (Aynı yavaşlık bizde de sahil kasabalarında var. Hatta 'Acelen varsa ne işin var Datça'da?' sözünü duymuş olmalısınız.)
YAYGIN BAVUL TİCARETİ
Yavaşlık bagaj alımından başlıyor. Havalimanında iki saate yakın kaldık (Ve inanın 13 saatlik uçuştan sonra çok da keyifli gelmiyor bu bekleyiş) ve bagajlarımızı bekledik. Bunun sebebi sadece insanının yavaşlığı değilmiş. Amerikan ambargosu yüzünden Küba'da pek çok şey eksik olduğundan bavul ticareti çok yaygınmış. Bu sebeple kontroller çok sıkı. Ambargo demişken; pasaportunuzdaki Küba damgası ileride Amerika'ya girmenizde sorun teşkil edebileceğinden görevliye 'No stamp!' demenizde yarar var. Adamlar sinir oluyor Küba'ya. Nasıl olmasınlar? Tüm Latin Amerika'da ABD hakim; Küba hariç!
HARCA HARCA BİTMEDİ
Bizim gittiğimiz Şubat ayı Küba için de kış mevsimi imiş. Ama ne kış! 26-30 derece arası bir sıcaklık. Deniz hafif serin ama yine de bir Seferihisar kadar soğuk değil. (Buna rağmen gece gündüz ısı farklılıkları çok oluyor. Yanınıza akşam için birer rüzgarlık almakta yarar var.) Küba'da hem Amerikan doları hem de Küba pesosu geçiyor. Hesap pusulalarında rakamlar hem peso cinsinden hem de dolar cinsinden yazıyor.
Baştan peso satın almanız karlı olur çünkü dolar işi çetrefilli. Neden derseniz... İşletmelerin çoğu devlete ait. Özel işletmeler doları 300'den bozarken devlet işletmeleri 120 kabul ediyor yani çok zarar ediyorsunuz. Bozdurduğunuzda da kendinizi banka soymuş gibi hissediyorsunuz çünkü Peso tomar tomar geliyor. Yiyecek de ucuz olduğundan para harca harca bitmiyor. Para harcamak demişken, çok da gastronomisi ile ünlü bir ülke olmadığını söyleyelim. Sadece ada ülkesi olduğu için deniz ürünleri bedavadan biraz pahalı. Pizza ile istakoz arasında pek fiyat farkı yok, oradan pay biçin.
EN GÜVENİLİR YER
Gelirken iyi hazırlanmak ve temel ihtiyaç maddelerini getirmek gerek zira burada öyle sıklıkla market yok. Zengin mahallelerde de yok çünkü zengin mahallesi diye bir şey yok .
Ülke çok fakir olmasına rağmen Latin Amerika'nın en güvenli ülkesi. Adli olay neredeyse yok hükmünde. Hırsızlık da çok nadir görülüyor. Otobüsün camından adeta bir 3. Dünya belgeseli izliyoruz. Renkleriyle dünyanın en fotojenik ülkelerinden biri olsa da dev bir gecekondu semti gibi bu ada ülkesi. Başkent Havana'da çok güzel eski binalar olsa da dökülüyorlar.
Hatta deniz kenarında (bizde olsa lüks yapı dolar taşar) bulunan binalar öyle yıkılmış ki sanırsınız savaş uçakları bombalamış! Dediklerine göre adayı deprem değil, fırtınalar yıkıyor.