Giriş Tarihi: 07 Ekim 2009, 19:20
1990'larda bizim gibi trendlere meraklı erkekler, Patricia Aburdene ve John Naisbitt'in yazdığı, "Megatrends for Women" adlı kitabı okuyunca biraz paniğe kapıldılar. "Eyvah" dediler, "kadınlar geliyor...!" Zira bu kitaba göre önümüzdeki yüzyıl her alanda, özellikle de hizmet sektöründe kadınların yükselişi olacaktı.
Bunun kadının toplumsal rolünde kadın lehine önemli değişiklikler yaratacağı çok açıktı. Esasen bu kitapta öngörülen kadın yükselişi hemen hemen gerçekleşti. Ancak dünya ekonomisindeki daralma ve en son yaşanılan ekonomik kriz çalışan kadını fena vurdu. Milyonlarca kadın işsiz kaldı. Bu büyük krizin kadınlar üzerindeki etkisi hala sürmekte. Ama ilginçtir, daha dar bir alanda, siyaset sahasında yeni bir kadın hamlesi ile karşı karşıyayız. Kadınlar özellikle bizim ülkemizde siyasete daha önce benzeri görülmemiş bir biçimde ilgi gösteriyorlar. İlginin ötesinde hem kendi hemcinsleriyle hem de erkeklerle dişe diş rekabet ediyorlar.
***
Kadınların siyasete ilgisini gösteren bazı gelişmeler yaşandı son günlerde. Örneğin geçen cumartesi yapılan Ak Parti kongresinde ortaya çıkan yeni parti yönetimine tam 14 tane kadının girdiği görüldü ki, bu muhafazakar bir partiden beklenmeyecek bir gelişmeydi.
Yönetim listesine giren kadınların profilleri incelendiği zaman hepsinin iyi eğitim almış, meslek sahibi kadınlar olduğu görülüyor. Muhafazakar bir partinin kadınlara açtığı bu alanın muhakkak sosyolojik yansımaları olacaktır. Bu tablo toplumun kapalı, merkeze yakınlaşmaktan korkan geleneksel kesimleri üzerinde modernleştirici bir etki yaratabilir. Kendi oy verdikleri partinin en üst organında bu kadar etkili kadının yer alıyor olması, onların hayatlarında bir değişim dinamiği işlevi görebilir.
***
Bizim dışımızdaki dünyada da siyasette kadının yükselişine tanık oluyoruz. Örneğin Almanya'da Başbakan Merkel yeniden seçimleri kazanmayı başardı. Pek çok Türk kökenli kadın Avrupa Parlamentosu'na girdi. En ilginç ve son örnek de Yunanistan seçimlerinden başarıyla çıkan PASOK'un lideri Papandreu'nun yapması beklenen kadın açılımı: Söylendiğine göre Papandreu, kabinesinde bakan ve bakan yardımcısı pozisyonlarına 9 kadını getirerek, "maço" topluma "cinsel eşitlik" mesajı verecek.
Gazeteler bu gelişmeyi çok hoş bir kavramla duyurdular: "Atina'da jinekokrasi", yani "kadın iktidarı."
Diğer yandan da Yunanistan'da seçimleri kaybeden Yeni Demokrasi Partisi'nin genel başkanlığına yine bir kadın olan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani'nin geleceği söyleniyor ki, kadınların yükselişi trendine uygun bir durumdur.
***
Yıllar önce Aydın Menderes, "Kadınların siyasete girmesi iyidir, siyasete estetik kazandırır, hoyratlıkları törpüler" demişti. Kadınların siyasette yer almasının daha barışçı siyasi bir ortam yaratacağı yönünde çok yaygın bir kanaat var.
Oysa örneklere baktığımız zaman pek öyle görünmüyor. İngiltere tarihinin en kıyıcı Kraliçeleri Mary ve Elizabet değil miydi? Yine İngiltere'nin ilk kadın başbakanı Margaret Thatcher'in Falkland Adaları'nı fetihçi bir ruhla nasıl Arjantin'in elinden savaşla aldığını hepimiz izlemedik mi? Bizim imparatorluk tarihimizin devlet işlerine bulaşmış kadınları, Kösem ve Hürrem Sultanlar da pek öyle barış güvercinleri uçurmuş hatunlar değildi.
Tansu Çiller'in vurmaya kırmaya pek meraklı bir siyaset kadını olduğunu da herhalde en iyi ben bilirim. Dolayısıyla kadınların siyasete bir yumuşaklık ve barış getireceği yönündeki görüşü biraz fazla iyimser buluyorum. Ancak bundan bağımsız olarak, siyasette muazzam bir kadın yükselişi yaşandığı ayrı bir gerçek. Bunun göze ve kulağa hoş geldiği ise bir başka gerçek.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.