Geleceği olmayan ülke
Dün de yazdım, ben Yahudilere özel bir antipatisi olan birisi değilim. Hatta, Yahudileri Türklerin doğal düşmanı gibi göstermeye çalışanları her zaman tarihten ve gerçeklerden kopuk insanlar olarak değerlendirmişimdir. Çünkü, Türk tarihinin herhangi bir evresinde bizim Yahudilerle herhangi bir kötü hatıramız bulunmamaktadır. Aksine, iki toplum arasındaki tarih oldukça sorunsuzdur. Ve yine aksine biz Türklerin tarihte Yahudi toplumuna yaptığımız olağanüstü jestler mevcuttur. İkinci Beyazıt'ın İspanyol engizisyonundan kurtardığı koskoca bir Yahudi nüfus, bir Türk imparatorluğunun içinde yüzyıllarca barış içinde yaşamıştır.
***
Ancak, bugün iki ülke arasındaki sorunu iyi anlamak gerekiyor. Aslında sorun sadece İsrail'le Türkiye arasında bir sorun da değildir. İki ülke arasındaki sorunun kaynağı, İsrail'in dünya ile arasındaki sorunlardır. Çünkü, İsrail bütün dünyaya kafa tutan, terörü bir siyaset aracı olarak kullanan zalim ve küstah bir devlete dönüşmüş durumdadır. En son olarak Gazze olaylarını araştırmak için BM'nin görevlendirdiği Yahudi asıllı Güney Afrikalı yargıç Richard Goldstone başkanlığında hazırlanan komisyon raporu, dünyanın önünde durmaktadır.
Vicdanlı bir Yahudi yargıcın kaleminden çıkan 575 sayfalık bu rapor, İsrail'in nasıl gözü dönmüş bir devlete dönüştüğünü ve dünyadaki Yahudi algısını nasıl kirlettiğini gözler önüne seriyor. Söz konusu rapor açıkça İsrail'in "İnsanlık suçu" ve "savaş suçu" işlediğini tespit ediyor.
Bununla da kalınmıyor, raporda Gazze saldırısını tasarlayanların cezalandırılmaları isteniyor. Elbette aynı rapor Hamas'ın yediği haltların soruşturulmasını da istiyor. Bütün bunlardan ortaya bir tablo çıkıyor: İsrail uyguladığı politikalarla insanlığın vicdanını sızlatan geleceksiz bir toplum olmaya doğru gidiyor. Yıllar içinde kendisine gözü kapalı destek verenlerin yardımıyla kurduğu savaş makinesinin her sorunu çözeceğini sanan bir anlayış, İsrail'i giderek yalnızlaştırıyor. Bu devletin görmediği, görmek istemediği gerçek budur.
***
Yeniden Türk-İsrail ilişkilerine gelirsek: Bilinmelidir ki, İsrail'le ilgili sorun Ak Parti'den ve Başbakan Erdoğan'ın kişisel duygularından kaynaklanan bir sorun değildir. Türkiye'nin Başbakanı'nı bazı açıklamalar yapmaya mecbur bırakan neden, Türk halkının ve insanlığın vicdanıdır. Unutulmasın ki, Türkiye dünden daha demokratik bir ülkedir. Halkın hissiyatını temsil kabiliyeti olan bir hükümete sahiptir. 28 Şubat gibi İsrail-perest devlet yöneticilerinin bolca bulunduğu devirler çoktan geçmiştir. Ve yine İsrail tarafından anlaşılmalıdır ki, Filistin'de katliamlar yapılırken, o topraklara 400 yıl hamilik etmiş bir millet ve onun hükümeti sessiz sedasız olanları seyredemez.
Bu tarihin mantığına ve doğasına aykırıdır. Dünkü Türk-İsrail ilişkilerini özleyenler varsa, ki var, söyleyelim ki, o ilişki hastalıklı ve gerçekçi olmayan bir ilişkiydi.
Nitekim o tarz bir ilişki bir daha hiç olmamak üzere bitmiştir. Bana İsrail'den e-mail gönderen ve mesleğinin yazar olduğunu söyleyen Erroll Gelardin adlı bir arkadaş, şunları yazmış:
"Eski günleri çok arayacaksınız. İsrail'in Türkiye'ye ihtiyacı yoktur. Medeni şehir olan İzmirim'den (nereden İzmirli oluyorsa ve İzmir'in medeniliği ile Gazze'de öldürdükleri 1400 kadın ve çocuk nasıl uyuşuyorsa- hk.) sizin gibi birinin varlığına hayret ettim doğrusu."
Şu yukarıdaki küstah ve bencil üslup, iki gündür anlatmaya çalıştığımız hususlarda ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor.
İsrail dünyanın değiştiğini anlamalıdır. Uluslararası toplumun artık İsrail'in terör üreten politikalarına tahammül etmeyeceğini görmelidir. Bu idrak çizgisine gelmediği taktirde, geleceği olmayan bir ülke olacağını bilmelidir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.