Hayatta bazen öyle şeyler olur ki, kendi çelişkileriniz gözünüzün önüne bir heyula gibi dikilir. Örneğin, İsviçre'nin bir referandum yaparak aldığı minare kararı. Şimdi bizim hayatını irtica ile mücadeleye adamış kararlı laiklerimiz ne yapacaklar? Sen içinde yaşadığın Müslüman toplumda dine ait ne kadar değer varsa hepsine bitmez tükenmez bir enerjiyle düşmanlık besle; bir şiir okudu ve içinde de minare lafı geçiyordu diye seçilmiş bir belediye başkanını, ki o şimdi Başbakan, zindana tık, ondan sonra da gel İsviçre'nin bu gayrı medeni davranışını eleştir.
Bu zor iştir, özellikle de bizim laiklerimiz için çok daha zordur; zira bizimkiler laikliği inançlar arasında eşitliği sağlayan teknik bir mesele olarak anlamak yerine, "din dışı" olmayı anlayan bir mantaliteye sahipler. Toplumda İslami hiçbir izi, sembolü, kavramı görmeyi istemiyorlar.
***
Ancak haksızlık etmeyelim, bizim laiklerimizi ben dine bakışlarından ve laiklik uygulamaları konusunda evrensel uygulamaları göz ardı etmelerinden dolayı eleştiriyorum. Ancak, bizim laiklerimiz bir kere anti emperyalisttir. Milli varlığımızı koruyan değerlerin başında kaynağını dinden alan manevi değer ve sembollerimizin olduğu gerçeğini inkar ederler ancak, yine milli varlığımıza yönelik her melun girişimin karşısına samimiyetle dikilirler.
Bizim onca eleştirdiğimiz laiklerin vatanseverliğine kimsenin en ufak bir kusur bulması mümkün değildir. Ancak, başta da söylediğim o büyük çelişki burada ortaya çıkıyor işte. Bizim laiklerimiz kendi inandıklarıyla, kendi zihniyetleriyle İsviçre'nin aldığı bir karar üzerinden yüzleşiyorlar. Zira herkes bilmektedir ki, İsviçre halkının aldığı minare karşıtı karar sadece bir başka dine duyulan düşmanlıktan kaynaklanmıyor.
İslam dinine inanan toplumlarının milli varlığına yönelik bir milliyetçi tepkidir aslında bu karar. İsviçreli minareyi milliyetçi duyarlılıkları bakımından kabul edemiyor. Onun dışında İsviçreliler dindarlıkla, Hıristiyanlıkla öyle çok fazla işi olan bir toplum bile değil. Yani, tepkileri dini değil millidir, onu anlatmaya çalışıyorum. Avrupalının dünyasında dini semboller sadece dine ait değildir; onlar aynı zamanda milli varlığın sembolleridir. Biz "İslami semboller "diyerek cadı avı yaparken, Avrupa insanı böyle düşünüyor işte.
***
Biraz da bu İsviçre üzerinde durmak gerekiyor. Bir kere bu ülke etik bir ülke değil. Dünyada ne kadar hırsız diktatör varsa hepsi paralarını bu kıytırık ülkede gizler. İsviçre'de bu bekçilikten komisyon alır. Aslında yeryüzünün tartışması gereken şey, İsviçre'nin bu suç ortaklığıdır. Ancak son yıllarda özellikle ABD bu kara para merkezinin işlerine biraz ket vurdu. Sanırım o nedenle gergin bir ülke haline geldi İsviçre.
Daha önce de bize karşı bir Ermeni hamlesi yapmıştı. Aldığı bir kararla sözde Ermeni soykırımını kabul etmeyenler hapse girebiliyorlar. Bu kıytırık ülkenin bize hiçbir faydası yok. AB üyesi bile değil. Yapılması gereken Türklerin bu ülkenin bankalarındaki paralarını çekip Türkiye'ye getirmelerini sağlamaktır. Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın bu yöndeki teklifi son derece doğrudur.
İsviçre tecrübesi hepimize, özellikle bizim laiklerimize bir şeyi göstermiş olmalı. Dine ait değerler sadece dine ait değildir. o değerler, o semboller aynı zamanda milli varlığımızın birer parçasıdırlar.
Bunun böyle olduğunu bilmezseniz eğer, elin İsviçrelisi minareyi işte böyle süngü gibi batırır.