Benim gerçek kahramanlarım
***
Onu ilk kez 29 Mayıs'ta NTV'de yapılan "Bir Fikrin Var Mı?" adlı yarışma programında gördük. Projesiyle birinci olmuştu o yarışmada. Yaptığı akülü bir arabaydı. Adını da "Çelebi" koymuştu aracın. Elazığlı Hikmet Koşar adında bir mucitti bu akülü arabayı yapan. Akülü araba deyip geçmeyin, olağanüstü özellikleri var Çelebi'nin. Sadece 750 kilo olan şasi ağırlığıyla dikkat çeken Çelebi, 1020 kilo yolcu taşıma kapasitesine sahip. Toplam 800 motor gücüyle çalışan araç, 2 adet 12 voltluk 100 amper normal otomobil aküsü kullanıyor. Ortalama 60, maksimum 95 kilometre hız yapabilen araç, dolu aküyle durmadan 120 kilometre menzile ulaşabiliyor. 0'dan 95 kilometreye sadece 3 saniyede çıkabilen Çelebi, bu yönüyle hız canavarı Corvette'i geçmeyi başarıyor. Ama beni asıl duygulandıran ve gururlandıran Hikmet Koşar'ın buluşu değil, onun buluşuyla ilgili "Türk duruşu". Amerikalılar bu harika aracı hemen duyuyorlar ve soluğu Hikmet Koşar'ın yanında alıyorlar. Ona ABD'de üretim için 8 milyon dolar teklif ediyorlar. Pazarlıkta belirli bir noktaya da geliniyor. Fakat Amerikalılar, Çelebi'nin patent hakkını da talep ediyorlar. İşte burada mucit Hikmet Koşar tavrını koyuyor: "Milyar dolar da verseniz bunu kabul etmem, bu aracın Türkiye imzasını kimseye satmam." Tam olarak, kelimesi kelimesine böyle söylüyor mucidimiz.
20 ve 21. Yüzyıl'da Türkler kendi imzalarıyla bir otomobil markası üretemediler. Ama Hikmet Koşar gibi mucitlerimiz sayesinde artık bizim markalarımız da ortaya çıkıyor.
***
Şule Sema Alkoç tipik bir Türk kadını. Liseyi bitirince görücü usulüyle evlenmiş. Belli ki muhafazakar bir kadın. Başörtüsü takıyor. İki kız büyütmüş. Kızının başı açık, ona hiç baskı yapmamışlar başını örtmesi için. Kızı üniversite çağına gelince, Şule Sema Hanım içinde hep ukde olarak kalmış olan üniversite okuma arzusunu hayata geçirmek istiyor. Ve çelik gibi bir irade ile üniversite imtihanına kızıyla birlikte hazırlanıyor. 2007 yılında hem kızı hem de kendisi ÖSYM sınavını kazanıyorlar. Şule Hanım Gazi Osman Paşa Üniversitesi Tarih Bölümü'ne kaydoluyor. Bölümünde tam 4 bin 500 öğrenci vardır. 40 yaşındaki bu kadın deli gibi çalışıyor ve dördüncü yılın sonunda kızıyla birlikte üniversiteden mezun oluyor. Üstelik birincilikle. Sema Şule Alkoç'un sergilediği bu başarı, başlı başına saygıdeğer elbette, ancak bu hikayeden toplumun alacağı başka dersler de var. Tipik bir muhafazakar Türk ailesinin aslında çağa, çağdaşlığa, okumaya ve kendini bir birey olarak geliştirmeye ne kadar açık olduğunu görüyoruz Alkoç ailesi örneğinde. Şule Hanım'ın başındaki başörtüsü bir kısıtlama değil bir özgürleşme aracına dönüşüyor. Ve bu örnek, insanların kıyafetine değil kafasının içine bakmak gerektiğini öğretiyor bize.
Okan Alper... Hikmet Koşar... Şule Sema Alkoç...
Bir sürü sahte kahramanın cirit attığı bu ülkede, onlar benim gerçek kahramanlarım!..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.