Bu ülkede yıllardır millet iradesinin her zaman üstün olması için mücadele eden insanlar var. Bu insanlar verdikleri mücadelenin her evresinde acı çektiler, hırpalandılar, hapislere düştüler. Bu mücadelenin sadece bireysel mihnetine katlanmadılar, aynı zamanda bin bir emekle kurdukları siyasi partileri kapatıldı. Yeniden parti kurdular yine kapatıldı. Bu zalimlikler ve hukuk tanımazlıklar o raddeye vardı ki, bir iktidar partisi kapatıldı (Refah) bir başka iktidar partisi neredeyse kapatılacaktı. Halktan yüzde 47 oy almış olan AK Parti'nin başına gelenleri bir hatırlayalım. Üstelik hukuku kullanarak millet iradesini tepeleme girişimleri sivillerden de bol miktarda destek görüyordu. Özellikle gazete köşelerinde üstlenmiş bazı adamlar millet iradesinin geçersiz kılınması için mühimmat sağlıyorlardı. Ama boşuna dememişler, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner, o gün demokrasi dışı her girişime destek sunanlar bugün milli iradeden merhamet dilenir hale gelmişlerdir. İşte Mustafa Balbay. Milletvekili seçildiği halde tutukluluğu nedeniyle özgürlüğüne kavuşamıyor. Cezaevinden yazdığı mektupta milli iradenin üstünlüğünden söz ediyor.
***
Oysa aynı Mustafa Balbay'ın önceki yıllarda yazdıkları ortada. Nazlı Ilıcak her zaman ki mütecessis çabasıyla o yazıları bulmuş çıkarmış. Halktan yüzde 47 oy almış olan AK Parti kapatılma davası ile boğuşurken bakın neler yazmış Mustafa Balbay. Çarpıcı ve ders verici yanından dolayı aynen alıyorum köşeme:
"AKP'ye yönelik kapatma davasının ardından ilk günkü iktidar kaynaklı tepkiler gösteriyor ki, önümüzdeki dönem en çok şu sözcük kullanılacak: Milli irade! Başbakan Erdoğan, açılan davanın milli iradeye yönelik bir adım olduğunu söyledi. Madem ki bundan böyle gündem siyasetle hukuk arasında gidip gelecek, yolun başında yürürlükteki anayasanın temel kurallarını anımsatalım. 6. madde şöyle diyor: 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk milleti egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.' 7. madde: 'Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir.' 9. madde: 'Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.' Vurgulamak istediğimiz şu: Meclis kadar, yargı da yetkisini Türk milleti adına kullanıyor! Bu anlamda yargı da milli iradenin bir parçasıdır. Hiçbir kesim tek başına milli iradeyi ben temsil ediyorum, diyemez!" (16 Mart 2008-Cumhuriyet)
***
Balbay'ın bir başka yazısı, "Yasama, Yargı, Yürütme" başlıklı.
"Hakim ve savcılar 'Türk milleti' adına karar veriyor... İktidara göre, yargı kendilerine hiç dokunmayacak, kime dava açılması gerektiğine de kendileri karar verecek! AKP'nin kapatılması davasında yapılan tartışmanın özü budur. Kimse, AKP'nin ne yaptığına, ülkeyi nereye götürdüğüne bakmıyor. Varsa yoksa, böyle bir dava açılır mı? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yetkisi yok da diyemiyorlar. Yasalar açık... Tek bildikleri şu: Yüzde 47 oy alan parti hakkında dava açılmaz! Hayır... Eğer ortada bir suç iddiası varsa, yargı gereğini yapar." (17 Mart 2008-Cumhuriyet)
"Allah büyüktür" lafı böyle durumlar için kullanılır işte hemşerim!