Hıristiyan terörü mü?
***
İlginç gelişmeler oluyor dünyada. Ortadoğu'da ve İslam ülkelerinde insanlar barışçı yöntemlerle demokrasiyi talep ederlerken ve o yönde ilerlerken, diğer yanda batıda kelimenin tam anlamıyla köktendincilik, faşizm, yabancı düşmanlığı gibi aslında batının kendi hastalıkları olan akımlar yeniden ortaya çıkmaya başladı. Ortaya çıkmak cümlesi yanlış, iktidarı ele geçirmeye ve kitleleşmeye başladılar. Fransa, Finlandiya, Hollanda, Macaristan ve Belçika gibi ülkelerde aşırı sağ hızla büyüyor. "AB ilkeleri" filan para etmiyor artık Avrupa'da.
"Topluluk siyasetinden, toplum siyasetine" koşuyor herkes. Fransızlar, Danimarkalılar Schengen anlaşmasını delmekle meşgul. Irkçılık adına tekrar milli sınırlar denetim altına alınıyor, tekrar gümrük uygulamalarına başlanıyor.
İşte Fransa...
Irkçı Ulusal Cephe'nin lideri Marine Le Pen son yapılan ankette yüzde 23'le rakiplerini geride bıraktı.
İşte Finlandiya...
Gerçek Finliler Partisi'nin son seçimde aldığı oy yüzde 19. Sapına kadar ırkçı bir parti.
İşte Hollanda...
Irkçı, Müslüman düşmanı Özgürlük Partisi sürekli büyüyor. Bu partinin başkanı Wilders'in nasıl bir İslam düşmanı manyak olduğunu anlamak için onun yaptığı "Fitne" filmini seyretmek yeterli.
***
Margaret Thatcher'ın İslam'ı yeni tehdit olarak ilan ettiği yıllarda, 1992 yılında, Fransa'da çıkan NPQ adlı dergide ünlü ABD'li stratejist Brezinski çok önemli şeyler söylüyordu. Tamı tamına dediği şuydu: "Laik sistem batıyı taşıyamıyor; Avrupa kaçınılmaz bir biçimde Hıristiyanlığın değerlerine geri dönecektir."
Brezinski'nin bu öngörüsü ile batının laboratuvarlarında üretilen İslamofobi kurbanı gençler, fundamentalist Hıristiyanlar ve tabii Norveç'te olduğu gibi onların canice eylemleri arasında bir ilişki var mıdır, düşünmek lazım.
Yazımın başlığına dönelim, 3-5 Arap genci daha henüz aydınlanmamış bir eylem yaptı diye "İslami terör" kavramını hemen dolaşıma sokan batı acaba şimdi aynı şekilde, "Hıristiyan terörü" kavramını da aynı rahatlıkta kullanabilecek mi?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.