Hüzün ve gurur

12 Haziran seçimlerinden bu yana 100'e yakın Mehmetçik şehit olmuş. İnsan kendi çocuğuna bakarken anlıyor her şehit anasının yüreğine düşen kor ateşin yakıcılığını. Bu sıralar ocağına ateş düşen şehit analarıyla şehit babalarıyla empati yapmalıyız. Bu çok acı verici bir iş ama yapmalıyız bunu. Ya o tabutlardan birinde de bizim çocuklarımız olsaydı? O nedenle şehitler ve onların aileleri bizim bu topraklardaki varlığımızın kutsallarıdır. Etrafımızda bulunan şehit ailelerini sürekli ziyaret etmek, şehitlerin isimlerini çeşitli vesilelerle yaşatmak çok önemli bir vatandaşlık görevi. Gerçekten bir hüzün dönemi yaşıyoruz. Türkiye krizlerden etkilenmeyen bir ülke olarak Filistin'deki, Suriye'deki masum insanları korumaya çalışırken katil örgütü yine üstümüze salıyorlar. Şu son olaylara kadar "devlet saldırıyor" diye yalanlar söylüyorlardı. PKK'nın haber sitelerinde gördüm, son aylarda ölen asker sayısının PKK'lı sayısından daha çok olduğunu övünerek anlatıyorlar hainler. Saldırganın kim olduğunu ele veren bir istatistik bu. Bu saldırganlığın amacını artık herkes biliyor. Yükselen bir ülkenin önünü kesmek isteyenler taşeron kullanıyor, bu çok açık. İnsanlığın kaybolmuş değerlerini yeniden diriltmek ve yeni bir dil oluşturmak için çalışan Türkiye gibi bir ülkeye bu yapılanlar affedilmez bir şey. İnsanlık için hazin bir manzara bu.
***
Hüzünler yaşıyoruz ama bununla birlikte gururluyuz da bugünlerde. Zaten yaşanılan acıları ve hüzünleri dengeleyecek bir karşı duygu oluşmazsa hayat yaşanmaz olur herhalde. Allah'a binlerce şükür ki biz devlet olarak çok mesafeler almışız, bu anlaşılıyor. Bakın bütün bu acılı günlerimizde iç içe girmiş, aynı günlere tesadüf eden üç olay yaşadık ki, üçü de gurur vericiydi.
Birincisi Çukurca saldırısından sonra ordumuzun harekete geçmesi ve Kandil Dağı'nın hainlerin başına yıkılmasıdır. Gece yarısı kalkan uçaklarımız gece görüş sistemleri kullanarak yaptılar bu operasyonu. Dünyada bu tarz operasyonları yapan ülke sayısı altıyı geçmez. Sonra öğreniyoruz ki önce uzaydan uydularla hedefler lazer sistemiyle işaretleniyor, ardından o hedefler ortadan kaldırılıyor. Müthiş bir teknoloji. Uçaklar F-16. Şu anda dünyada bu uçakları modernize edebilen sanayi ve teknoloji, ABD tesisleri kapattığı için, sadece bizde var. Uydu bizim TÜRKSAT uydularımız. Pilotlar bizim pilotlarımız. Bütün yönleriyle gurur verici bir süreç.
***
Alın size aynı günlerde bir başka gurur tablosu: TÜBİTAK ilk kez yüzde yüz yerli Türk uydusu RASAT'ı uzaya fırlattı. Dünyadan 687 kilometre yükseğe yerleşen uydu ilk sinyallerini göndermeye başladı. Bu Türk mühendislerinin yaptığı ileri teknoloji ürünü bir uydu. Bu tarih bir şeyin daha başlangıcı, kendi uydusunu yapabilen bir Türkiye artık uzay çağına girmiş demektir. Nereden bakarsanız bakın ülkemizin geldiği seviyeyi gösteren bir gurur tablosu.
***
Ve başımızı göğe değdirecek kadar gurur veren bir başka gelişme. Hepimiz görüyoruz ki Somali yüzyılın açlığı ile karşı karşıya. Tam bir insanlık trajedisi yaşanıyor orada. Fakat ne var ki dünya bu trajediye kayıtsız. Çünkü Somali Müslüman bir belde. Türkiye olaya el atıyor. Türk halkı seferber oluyor. Başbakan bizzat ilgileniyor. Ana muhalefet CHP ilgileniyor. Başbakan Somali'ye gidiyor ve yerinde tespitler yapıyor. Türkiye bütün dünyaya bir insanlık dersi veriyor. O insan hakları lafını ağzından düşürmeyen Batı'ya ayna tutuyor ve sömürgeci karakterleriyle onları yüzleştiriyor.
Türkler bir millet olarak trajedi, yaşayan bir millete insanlık adına toyekün sahip çıkıyor.
Bunlardan dolayı da sonsuz gururluyuz!