Bazı tüketim kalemlerinde ÖTV arttırıldı. İçki, sigara ve otomobil bunlardan bazıları. Böylece dolaylı vergilerde dünya şampiyonluğumuzu bir kez daha egale ettik.
Bazı tüketim ürünlerinde ÖTV'nin artırılması yanlış mı? Hayır, hiç yanlış değil. 2001 krizinden sonra genişletilen bir vergilendirme sistemidir bu. AK Parti Hükümeti hiç halk yardakçılığı yapmadan bu sistemi sürdürdü. ÖTV'lerle kaynak sağladı ve bunları halkın yararına olan yatırımlara yönlendirdi. Müthiş işler yapıldı son 10 yılda.
Aslında Hükümet keyfinden yapmıyor bu artışları. Bir bakıma buna mecbur. Yapmadığı taktirde Türkiye'ye de küresel krizin virüsleri hızlı bir biçimde girecek ve ekonomimizi tarumar edeceği gibi sosyal bünyemize de zarar verecek. Hükümet buna tedbir alıyor.
***
Aslında Ali Babacan son bir yıldır hepimiz uyarıp duruyor. Şimdi tedbir alındı.
Tabii ki gene vatandaş ödeyecek bu tedbirlerin faturasını. Ancak bu gelişmeler karşısında iki yaklaşım var ki hiç olumlu bulmuyorum. Bunlardan birincisi Maliye Bakanı'nın ÖTV artışını savunma biçimi. "Bu yaptığımız zam değil güncellemedir" diyor.
Bu beyefendi doğruyu söylemiyor. Yaptığınız iş vatandaş aleyhinedir ama doğrudur. Bunu yapmazsanız vatandaş bedelini daha ağır ödeyecek. Tamam, ama yaptığınız doğrudan doğruya bir nevi zamdır. Öyle "güncelleme" gibi yuvarlak laflarla kimseyi kandıramazsınız.
Yaptığınız işi savunmak ve vatandaşa şeffaf davranmak, doğru bir iş yaptığınızdan ötürü, sizin için fazilet olmalı.
***
İkinci rahatsız edici husus, Başbakan Erdoğan'ın Kızılcahamam kampında söyledikleri: "Kardeşim sigarayı içmezsin, olur biter. Alkolü daha az tüketirsin olur biter. Kalkıp da Porsche kullanacağına Fiat'a bin. Biraz daha düşür harcamayı" diyor Başbakan Erdoğan.
Benim fikrim çok açık, bir siyasetçi bireysel özgürlükleri ilgilendiren bir konuda böyle konuşmamalıdır; bir başbakan ise asla böyle bir konuşma yapmamalıdır. Üstelik Tayyip Erdoğan hiç ama hiç yapmamalıdır.
Zira hem bireysel özgürlüklerini kullandıkları için acı çekenlerin temsilcisidir hem de bizatihi kendi bireysel tercihlerinden dolayı acı çekmiş bir insandır Başbakan.
İnsanlar için neyin zararlı neyin faydalı olduğuna başbakanlar karar vermemelidir. Kimin neyi ne düzeyde kullanacağını siyasetçiler belirlememelidirler. Başbakanlar böyle şeyler söylerse birileri de çıkar "Doğalgazı da az kullanalım mı?" diye sorar. Veya hiç hak etmediği halde Başbakana, "Sen 4. Murat mısın?" diye saldırmaya kalkar.
Başbakanı bu ülkede herkes tanıyor, Başbakan halkın zararına olacak kararlara kolayca geçit verecek biri değil. Yüzlerce olay var ki biliyoruz, bakanlarının ve bürokratlarının hazırladıkları kanun tekliflerini halkın bütçesini aşındıracağı için geri çevirmiştir Başbakan.
O nedenle bu şekilde söz dalaşına davetiye çıkaran konuşmalar yapmak yerine, o talihsiz sözlerin yer aldığı paragrafın ikinci cümlesini sık sık kullanmalı ve halka her zaman olduğu gibi aldıkları kararların gerçek nedenlerini şeffaf bir biçimde anlatmalıdır.
Ne demişti cümlenin devamında: "Ülkenin cari açık sorunu var. Eğer biz burada işe dikkat etmezsek hani Rahmetli Özal'ın 'kemer sıkma' dediği olay, işi sıkı tutmazsak, biz de Yunanistan'ın durumuna mı düşelim." Asıl "Tayyip Erdoğan duruşu" budur işte!..