Tıpta Türk çağı

İşin içinde siyaset yok, taraftarlık yok, etnik konular yok, sadece gencecik bir doktor, hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir yeryüzü başarısıyla tıpta Türk damgalı yeni bir çağı başlattı. Profesör Ömer Özkan, dünyanın en başarılı yüz naklini gerçekleşti. Dr. Özkan'ı bütün dünya şaşkınlıkla, bütün Türkler ise gururla izliyorlar. Oysa hayal meyal hatırlıyorum, 1967 yılında Güney Afrikalı Doktor Christian Barnard ilk kalp naklini gerçekleştirmişti. 53 yaşındaki hasta ancak 18 gün yaşayabilmişti. Yine hatırlıyorum, o günlerde büyüklerimiz hayretlerini gizleyemiyorlar hatta böyle bir şeyin olabileceğine inanamıyorlardı. Bu büyük tıp devriminden sonra her şey hızla değişti. Bugün artık Dr. Barnard'ın yaptığı türden ameliyatlar çocuk oyuncağı haline geldi. Elbette organ nakillerinde de büyük ilerlemer sağlandı. Uygun doku bulunduğu anda bir insanın uzvu bir başka insana rahatlıkla transfer edilebilmekte. Son dönemde çesitli ülkelerde yüz nakilleri de yapıldı. Geçtiğimiz sene Fransa'da gerçekleştirilen bu tür bir ameliyat dünyanın ilgisini çekti. Yüzü bir köpek tarafından parçalanan bir kadına bir baskasının yüzü nakledilmisti. Sonuç pek parlak degildi ama o kadarı bile tıpta bir ilerleme olarak kabul edildi.
***
Türk cerrah Ömer Özkan'ın gerçekleştirdiği yüz nakli operasyonu ise yeni bir dönemi başlatacak kadar sıradışı bir başarı kategorisini oluşturuyor. Bu başarının şaşkınlığı hala sürdüğü için hiç kimse bu büyük gelişmenin adını tam olarak koyabilmiş değil. Ama Dr. Özkan'ın yaptıgı tam bir mesleki sıçramadır. Bugünden sonra organ nakli operasyonlarının merkezi Türkiyedir. Yüz nakli gibi ince işçilik gerektiren ameliyatların merkezi ise Antalya'dır. Aslında Dr. Ömer Özkan'ın gösterdiği bu mesleki başarının daha önemli bir yanı var Türkiye için: O Türk insanının yeni rol modelidir. Eminim ki milyonlarca Türk genci ondan ilham alacak. Başarma cesaretini artıracak. Bu gelişmenin, mesela tıbbın her alanında müthiş ilerlemeleri tetikleyeceğini sanıyorum. Türkiye beş on seneye kadar tıp turizminin en yoğun olduğu bir ülkeye dönüşebilir.
***
Geçen sene Ankara'da bir hastanenin göz kliniğine gitmiştim. Muayene için çağrılmayı beklerken benimle birlikte bekleyenlerin arasında İngiliz hastaların da olduğunu görmüştüm. Niçin buraya geldiklerini sordum. Türkiye'de tedavi hem daha ucuz hem daha kaliteli demişlerdi ve ben çok şaşırmıştım. Demek ki bu şahit olduğum manzara daha büyük gelişmelerin habercisiymiş. Gencecik bir adamdı o göz doktoru. Şimdi ise gencecik bir başka adam bir ölünün yüzünü alıp yüzünü kaybetmiş bir başka insana mükemmel bir biçimde nakledebiliyor.
Bütün bunların son dönemlerde bu ülkeyi, bu ülkenin başarılarını küçültmek için elinden geleni yapan güruha da ders olmasını ümit edelim.