MİT soruşturması ısrarı neden?
Hatırlayalım, bir süre önce İstanbul Özel Yetkili Savcısı, MİT müsteşarıyla birlikte dört MİT'çiyi ifadeye çağırmış ve olay bir anda derin bir yargı-siyaset krizine dönüşmüştü.
Hükümet ve yasama müdahalesi krizi çözdü derken, yargı yeni bir hamleyle Müsteşar Hakan Fidan için Başbakanlık'tan izin talep etti.
Şimdi hepimizin kafası fena halde karışmış durumda.
Önümüzde iki soru duruyor ki bunların cevabı verilmeden bu gelişmeleri anlamak iyice zorlaşacak.
Birinci soru şu: Yargının elindeki dosyada ne var ki savcılar hükümeti zor durumda bırakacağını bile bile bu ısrarı sürdürüyorlar?
İkinci soru şu: Savcılar, hükumetin yürüttüğü Kürt siyasetini yanlış ve uygulanamaz bir siyaset olarak mı görüyorlar?
Diğer bir ifade ile savcılar hükumete güvenmiyorlar mı?
***
Yukarıda sorduğum soruların cevabını şimdilik bilmiyoruz. Ancak ortaya nur topu gibi bir kuvvetler ayrılığı çatışması çıktığı ya da bilinçli olarak çıkarıldığı anlaşılıyor.
Üstelik hükümet on yıllık tarihinin en zor sınavından geçiyor ve en ilginç tecrübesini yaşıyor.
İlginç ve riskli bir tecrübe.
Zira bu kez çatıştığı güç elinde silah olan ve tam da bu nedenle meşruiyet sıkıntısı çeken asker degil, bağımsız bir erk olan ve üstelik de değerler hiyararşisinde en üste konulan yargı.
Bu yeni durumda hükümetin ve başbakanın işi iyice zorlaşacak gibi.
Talep edilen izni verecek olsa, bu siyaset diline kesin bir hezimet ve yönetim zaafı olarak tercüme edilecektir.
O konuda kararlılığını sürdürecek olsa, ki sürdürecektir, o vakit hukuk sistemiyle anlaşamayan, yargıyı takmayan bir hükümet görüntüsü verecektir.
Ama her halukarda başbakanın demokratik otoritesine ve devleti yönetme marjına blokaj koyuyor savcılar.
***
Bundan sonra işin nereye varacağı meçhul. Başbakan bu izin talebini öncekinde olduğu gibi siyasi iradeye bir meydan okuma olarak görürse ve bir kötü niyet sezerse, yürütmenin ve yasamanın imkanlarını daha güçlü bir biçimde seferber eder.
Ne yapar mesela?
Özel yetkili mahkemeleri ortadan kaldıran yasal düzenlemeyi getirir dayar Meclis'in gündemine.
Zira bu olay giderek siyaset üzerinde vesayet yaratmaya dönük bir yargı inadına dönüşüyor.
Yargı açıkça siyasetin geliştirdiği bir uygulamaya suç muamelesi yapıyor, bir diğer ifadeyle, Başbakan Erdoğan'a, "Senin verdigin güvenceyi yeterli görmüyoruz, hatta umursamıyoruz" demiş oluyorlar.
Sonuç olarak fitne olmasın dendi, olay çabuk atlatıldı dendi ama gelişmeler bunun pek böyle olmadığını gösteriyor.
Savcılar tam da Başbakan, Kürt meselesine dair güçlü mesajlar verirken, KCK operasyonları etkili bir biçimde sürerken ve terör odakları hareketsiz bırakılırken yine kılçığı atıyorlar.
Millet iradesi, stratejik çıkar, büyük resim, istikrar filan kimsenin umurunda değil anlaşılan.
Bu işin altından bir şey çıkacak ama hadi hayırlısı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.