Balyoz'a çekiç darbeleri
Savcı 365 sanığın tamamına 15 ila 20 yıl hapis cezası istiyor.
Suçun mahiyeti "Darbeye Eksik Teşebbüs" .
Yani bunun anlamı şu: Eğer yakalanmamış olsalardı darbe yapacaklardı.
Bir kere toplumun Balyoz davası konusunda hiçbir şekilde yanıltılmaması; toplumun kendisinin de yanılmaması gerekiyor.
Bu dava millet hayatımız, demokrasimiz ve geleceğimiz için olağanüstü derecede önemlidir.
***
Balyoz darbe girişimi iki bakımdan ele alınmalıdır:
Tanımı ve doğası bakımından ele alınmalıdır bir; bir de tarihsel önemi bakımından değerlendirilmelidir.
Tanımı ve doğası bakımından: Balyoz darbe girişimi silahsız modelden tekrar silahlı modele dönüşün adıdır.
Bunu anlamak için 28 Şubat müdahalesini iyi anlamak gerekir.
28 Şubat'ta darbeciler sosyal mühendislikle sivil ve askeri unsurları örgütleyerek silahsız bir darbe yaptılar.
Bunun adına da "Post Modern Darbe" adını verdiler.
Bugün Balyoz davasında yargılanan askerlerin hemen hepsi 28 Şubat'ta şu veya bu ölçüde görev aldılar.
Bunlar gördüler ki darbe silahsız olmuyor. Yani kalıcı olmuyor. 28 Şubat'ta neyi tepelediklerini sandılarsa hepsi daha güçlü geri geldi.
2002 yılından itibaren yeniden silahlı bir darbe hazırlığı başlattılar.
Çetin Doğan'ın bu hazırlık sırasında "Acımayacaksın, tepeleyeceksin" demesi bundandır.
Tarihsel Önemi Bakımından: Balyoz darbe girişimi demokrasi tarihimizde daha başlangıç ve hazırlık aşamasında önlenen ilk darbe girişimidir.
Devlet bir bütün olarak ve siyaset bu darbeye izin vermemiş ve hukuk yakalarına yapışmıştır.
Elde çok açık kanıtlar mevcuttur.
Eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün ve Eski Kara Kuvvetler Komutanı Aytaç Yalman'ın savcılara verdikleri açık ifadelerden bu darbe girişiminin bütün boyutlarıyla yaşandığı anlaşılmaktadır.
Türk yargısı tarihte ilk kez darbecileri Balyoz davası adı altında yargılamaktadır.
***
Buraya kadar hiçbir itirazımız yok, olmadığı gibi Balyoz davasının ülkemiz için hayati öneminin altını çiziyoruz.
Ancak savcılığın iddianamesini hazırlarken yaptığı bazı hataları da burada ifade etmek zorundayız.
Birincisi, sanıklar sahte olduklarına dair bilirkişi raporu bulunan iki adet CD'nin söz konusu raporlarını dava dosyasına koymamışlardır.
Bu kabul edilemez.
Zira, doğru olma ihtimali milyonda bir bile olsa, o raporlar dikkate alınmalıdır.
Ama son dönemlerde maalesef savcılar sadece sanığın aleyhine olan delillerle meşgul oluyorlar.
Oysa bir savcının görevi aynı zamanda lehteki delilleri de toplamaktır.
Kaldı ki mahkeme yeniden bir bilirkişi tayin eder ve yeni bir rapor isteyebilir.
İkincisi, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalvaç Balyoz davasının en önemli aktörleridir.
Sanıkların bu iki paşanın tanık sıfatıyla dinlenmesi talebi kabul görmemiştir.
Neden?
Nedeni bilinmiyor!
Bu olacak şey değil.
Savcıların bu tür kararları Balyoz gibi önemli bir davayı yaralamaktan başka bir işe yaramaz.
Diğer taraftan 365 kişi hakkında da ceza isteminde bulunulması insana tuhaf geliyor.
Zira ordunun emir komuta zinciri şartlarından dolayı o toplantılarda bulunmak zorunda kalan ama darbeyle hiçbir ilişkisi olmayan subaylar da şu an da yargılanmakta.
Açıklanan iddianamede bu konuda hiçbir ayrım yapılmamış.
Umarım mahkeme safahatında hbu hataları giderir ve Balyoz davasını tarihsel önemine uygun bir biçimde sonuçlandırırlar.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.