• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

Bu ülkenin elitlerinde çok ciddi bir algı sorunu var!

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 04 Temmuz 2012, 19:46
Başbakan Erdoğan'ın tatile çıktığını öğrendik.
Onun kafasını ve bedenini dinlendirmesi şahsi meselesi değildir.
Başbakanımızın sağlığı sadece Türkiye'yi değil, dünyayı ilgilendiren bir parametre haline gelmiştir.
Hastalığı döneminde kendisine açık açık düşmanlık edenlerin dahi nasıl gizli gizli onun için dua ettiklerini görmedik mi?
O nedenle Başbakanımızın dinlenmesi hepimiz için önemli.
Ama Başbakan Erdoğan bizim daha önce yakından tanıdığımız liderler gibi dinlenmeyi ve tatili işten bir süre el çekmek veya rölantide çalışmak şeklinde anlamıyor; Başbakan için tatil mekan değiştirmek ve biraz daha az toplantıya katılmaktan başka bir şey değil.
Yani tatilde de çalışan bir başbakanımız var.
Bu doğru mu?
Değil ama Başbakan Erdoğan gibi yaşadığı her dakikayı kendisine verilmiş bir emanet gibi gören bir mümin insandan bizim bildiğimiz türden tatil yapmasını bekleyemeyiz herhalde.
***
Bu girişi şunun için yaptım:
Başbakan madem tatilde de çalışıyor, o vakit son dönemlerde iyice su yüzüne çıkan bir toplumsal arızaya kafa yormalıdır.
O arıza şudur: Dikkat ediyorum, ülkemizde çok önemli siyasi-hukuki kararlar alınıyor ama kimse üzerinde durmuyor.
Medya ve kamuoyu oluşturucuların algılama sensörleri çalışmıyor sanki.
Muhafazakar medya da farklı değil. Onlar da gündem oluşturmak gibi bir gayretten daha çok Hürriyet gazetesinin kötü bir kopyası olma derdinde.
Mesela...
Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz ay bir karar verdi. Cumhurbaşkanlığı seçimini düzenleyen bu karar esasen, doğrudan doğruya siyasi alana müdahaleyi öngören bir karardı.
7+5 şeklinde formüle edilen bu karar, açıkça, Başbakan Erdoğan'ın devletin çatısını kendi siyasi ufkuna uygun olarak dizayn etmesini engellemeye dönük bir amaç taşıyordu.
Bu karar ayrıca şu bakımdan önemliydi: Anayasa Mahkemesi kararı siyaset üzerinde bal gibi bir vesayet oluşturuyordu.
Ama Taha Akyol ve hasbel kader benim dışımda hiç kimse, ne öncesinde ne de sonrasında, bu mesele üzerinde doğru dürüst durdu.
Ondan önce MİT-Yargı davasında da benzer bir durum yaşandı. Kimse olayı demokratik meşruiyet yönünden ele almadı.
Başbakan bir yargıcın demokratik sisteme yaptığı bir müdahaleyle neredeyse kendi başına mücadele etti.
***
Ama şu Suriye krizi ve sonrasında yaşananlar bana bu ülkenin toplumsal dikkat merkezinde ciddi bir arıza olduğunu söylüyor.
Dün ayrıntılı yazdım, tekrar yazayım:
Suriye bir uçağımızı düşürdü. Türkiye olayı sabırlı bir kararlılıkla ele aldı ve Başbakan bir politika açıkladı.
Korkunç bir şey ama bu ülkenin ne medyası ne siyasetçileri Başbakan'ın açıkladığı Suriye politikasının ne anlama geldiğini analiz edemediler.
Bu ülkenin aydınları kendi ülkelerinin yöneticileriyle alay edip durdular.
Krizin üzerinden şunca zaman geçti, Hükümetin Suriye politikasının sonuçları ortaya çıktı, hala kimse ne olduğunun farkında değil.
İnsan ister istemez "bu kadar alıklık bir toplum için çok büyük risk" diye düşünmeden edemiyor.
Bakın Başbakan Erdoğan Hükümetinin Suriye politikası bizi nereye getirdi:
"Angajman kurallarını değiştirdik" açıklaması Türkiye'nin politikasının stratejik kodu idi.
Yani Türkiye Başbakan'ın ağzından duyurdu ki, "Suriye'nin canını yakacağız, bunun için sınır ihlali yapmasını filan da beklemeyeceğiz; Suriye'ye kendi sınırları gerisinde, kendi topraklarında yasak koyuyoruz, yasağı ihlal ederse vururuz."
Başbakan'ın söylediği ve pek kimsenin anlamadığı sözlerin tercümesi buydu.
Şimdi geldiğimiz noktada Suriye kendi uçak ve helikopterlerini kendi sınırlarının içinde uçuramıyor; hareket eden her Suriye askeri unsuru, görevi sadece onları vurmak olan Türk F-16'ların hedef alanına giriyor.
Suriye askeri unsurları kendi topraklarında hareket edemiyor, kös kös geriye çekiliyorlar.
Bir ülkeye kesilebilecek en büyük cezadır, kendi topraklarında kendisine yasak bölge uygulaması.
Nitekim Beşar Esad'ın dün itibariyle ordusuna kesin emir verdiğine öğreniyoruz.
Emir şu: "Türkiye sınırına havadan 5 mil, karadan 10 milden daha fazla yaklaşmayın."
Üstelik bu emir Türkiye'ye bir jest kabilinden iletiliyor; Türkiye hiç umursamadan aldığı kararları aynen uygulamaya devam ediyor.
Türkiye'nin yeni Suriye politikası ve sonuçları düşürülen uçağımızın intikamını fazlasıyla aldığımızı gösteriyor bize.
Türkiye şimdi bu politika üzerinden Suriye'nin arkasındaki güçlerle konuşuyor aslında.
Onlara Türkiye'nin gazabının ve kininin nasıl yakıcı ve sürekli olabileceğini gösteriyor.
Bütün bunlar oluyor, ancak benim ülkemde bu olanları ne gören, ne de yazan var.
Ya benim zihin işleyişimde bir arıza var, ya da zannettiğim gibi hakikaten bu toplumun çok ciddi bir odaklanma sorunu var.
Başbakan tatilde bu konu üzerine biraz kafa yormalı bence, zira dikkat merkezi bu kadar dağınık bir toplumu gelecekte büyük sorunlar bekliyor demektir.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.