İran Türkiye'ye kızgın; kızgın olmakta çok da haklı kendine göre. Çünkü Türkiye, İran'ın Ortadoğu'da son derece bencilce oynadığı strateji oyununu bozan bir ülke.
Pakistan'dan Suudi Arabistan'a kadar uzanan ve adına "Şii hilali" denen bölgeyi kendi nüfuz alanı olarak belirleme ve burada yaşayan Şii nüfusu politize etme amaçlı bu stratejinin altını kazıdığınız zaman, o tarihten bildiğimiz güçlü "Acem ihtirası" ve "Pers milliyetçiliği" sırıtıyor.
Türkiye'nin Suriye'deki Sünni muhalefeti desteklemesi ve Suriye'de yeni bir yönetimin oluşmasına destek vermesi, İran'ın başındaki onca belaya rağmen, tarihsel, coğrafi imkanları sayesinde sinsice yürüttüğü bu siyaseti yaralıyor.
İran'ın canını acıtan bu... Ayrıca İran, son dönemlerde Türkiye'nin uyguladığı Ortadoğu politikası yüzünden başka kayıplara da uğradı. İran, başka güçlerle doğrudan mücadele eden bir ülke değil; her zaman kullanacak maşalar bulur, yoksa icat eder ve destekler. Mesela yakın zamana kadar Filistin'in Hamas'ı İran'ın maşalarından birisiydi. İran İsrail'e dönük bir politika gütmeye karar verirse Hamas ve Lübnan'daki maşası Hizbullah'ı harekete geçirir ve mesela İsrail'in İran'ın nükleer çalışmalarıyla ilgili düşmanca çabalarının bedelini ödetirdi.
Türkiye, Ortadoğu'nun güçlü örgütü Hamas'ı İran ve Suriye'nin elinden çekti aldı. Barzani'yle Türkiye arasında gelişen iyi ilişkilerde, aynı şekilde, İran'ın bir partner kaybı anlamına geliyor. Türkiye'nin Ortadoğu'da etkili bir ülke olması, Başbakan Erdoğan'ın bütün siyasi aktörleri çok aşan karizması da ayrıca İran'ı rahatsız eden hususlardandır.
***
Şimdi gündemdeki soru şu: İran gerçekten PKK'ya yardım ediyor mu?
Hiç şüpheniz olmasın ediyordur, daha farklı bir çıkar alanı oluşuncaya kadar da edecektir. Ben İran'a önyargısız bakan, hatta sempati duyan birisiyim. İran'ın tamamını gezdim, Farsi kafanın nasıl işlediğini anlamaya çalıştım. Son yıllarda da İran'a dair biraz okuma yaptım. İran'ın bazı davranış kalıpları vardır:
O büyük Pers devlet ve kültür geleneğinin bir sonucu mudur bilmem, senin uzattığın dostluk elini tutar ama o ne yaparsa yapsın, senden sonsuza kadar bağlılık ve jest bekler. Önemli olan İran'ın ne yaptığı ve ne düşündüğüdür. Fars kafası böyle çalışır ve İran her zaman dışarıya karşı yekpare bir görüntü verir. Ama şu an da Türkiye'nin büyük öneminden olsa gerek, nadir olan bir şey gözleniyor: gelişmelerin İran yönetimini ikiye böldüğü anlaşılıyor. Bir kesim "Türkiye'yi küstürmeyelim" derdinde, diğer kesim o yukarıda tarif ettiğim sert, azgın Pers tavrını göstermekte... İkinci kesim daha etkin olmalı ki PKK'nın İran üzerindeki hareketliliği birden artmıştır.
İran genelkurmay başkanının söylediği " sıra Türkiye'ye gelecek" lafı aslında o korkunç Pers kafasını ele veren bir ölçüdür. O kibirli, kendini dünyanın merkezi gören, siyasallaşmış bir mehdi motivasyonuyla da kuşatılmış Acem kafası, Türkiye'nin uzattığı dost elini ve yaptığı jestleri bir tarafa bırakmış, anında düşmanca bir kart açmıştır.
***
Peki, şimdi ne olacak?
İran'ın PKK'ya destek vermesi bize ne kadar zarar verir? Sıra Türkiye'de mi?
Bu sorulara tek tek cevap vermeye hiç gerek yok; ben size cevabı toptan vereyim; hiçbir şey olmaz Türkiye'ye. İran PKK'yı destekler, bu bir süre canımızı acıtır.
Başka ne yapar İran Türkiye'ye? Hiçbir şey yapamaz! Öyle bir gücü yok İran'ın.
"Tek mallı" bir ekonomiye sahip İran. Zaten bize kızmasının bir sebebi de doğalgaz anlaşmasını İran'la değil Rusya'yla yapmış olmamızdır. Petrol ve doğalgazını satamadığı vakit açtır İran. Peki, ben de şu soruyu sorayım:
Ya Türkiye İran'ı "düşman" kategorisine yerleştirir de kafayı takarsa ne olur?
Bunu bizdeki İran'dan aklı çıkan korkaklar ve İran hiç düşünüyor mu?
Şöyle anlatalım:
İran genelkurmay başkanı Türkiye'nin bölüneceğini ima ediyor değil mi?
2006'da yapılan son nüfus sayımına göre 76 milyon nüfuslu ve 1.648.000 km2 yüzölçümlü bir ülke İran. Bu nüfusun yüzde 40 kadarı Fars, yine yüzde 40 kadarı Azeri ve Türkmen, yüzde 8 kadarı Kürt. Peki, Türkiye'de İran'daki Azeri ve Türkmenler ve hatta Kürtler üzerine bir oyun kurarsa ne olacak?
Geçtik bunu, 2010 yılında İran'ın kaderinin söz konusu olduğu bir olay oldu.
BM Güvenlik Konseyi Üyesi olan Türkiye, İran'ın Nükleer programıyla ilgili yaptırım kararına "hayır" oyu verdi. Türkiye, kendi müttefikleriyle ters düşme pahasına bunu yaptı. Bu kararın İran'ı nasıl bir beladan kurtardığını en iyi İranlılar biliyor.
"Evinin duvarları camdan yapılmışsa komşunun camına taş atmayacaksın".
İddialı bir şey yazacağım şimdi:
Türkiye, İran'a dönük bir düşmanlık programı uygularsa, bunun sonucu İran için kesinlikle yıkım ve çöküş olur. Bunu herkesin bilmesinde fayda var.
Bunun için Türkiye'nin bir taş atmasına da gerek yok ayrıca.
İran'ı yıkmak isteyen güçlere "Ben karışmıyorum, ne istiyorsanız yapın" diye göz kırpması yeter. O nedenle, içini İran korkusu kaplamış olanlara tavsiyem şu ki, korkmayın, İran bu numaraları tarihte de denedi; denedi ve en son 23 Ağustos 1514'de Çaldıran'da tokadı yedi.
O kadar kaşınıyorsa, bir Osmanlı tokadı daha patlatırız.