Gücün yozlaştıramadığı nadir siyasetçilerden birisi Başbakan Erdoğan. Öyle olduğu için, görevden aldığı bakanlar en ufak bir serzenişte bulunmuyorlar koltuklarını kaybetmelerinden dolayı. Tam tersi, Başbakan'a teşekkür ediyorlar. Zira Başbakan'ın kendileriyle ilgili tasarrufunun adil, rasyonel gerekçeleri olduğunu biliyorlar. İçlerinde bir haksızlığa uğramışlık duygusu oluşmuyor. Başbakan Erdoğan sahip olduğu büyük güçten dolayı bir kimya değişimine uğramadığı için hem kendi kadrosu hem de sessiz milyonlar onunla yoldaşlığa devam ediyorlar.
***
Sadece bu liderlik vasıflarıyla insanların ilgisini çekmiyor; aynı zamanda vizyoner bir liderlik sergiliyor Tayyip Erdoğan.
Benzerini Atatürk, Menderes ve Özal'da gördüğümüz türden bir gelecek tasarımı kabiliyeti bu. Ancak Tayyip Erdoğan'ın imkan ve şartları Atatürk'ten de, Menderes'ten de, Özal'dan da kat kat fazla. Büyük bir gücü yönetiyor Erdoğan. Her türlü büyük projeyi başlatma ve bitirme gücüne malik. Tayyip Erdoğan hükümeti döneminde yapılan icraatları alt alta koyduğunuz vakit, taraftarı olsanız da olmasanız da, içinizden eminim şöyle bir iç ses gelir geçer: "Hadi be, bunların hepsini Tayyip Erdoğan mı yaptı?"
"Tayyip Erdoğan'ı bunca başarılı kılan nedir" sorusu basit ama gerekli bir sorudur. Bence Başbakan Erdoğan bir muhafazakar olmasına ve bütün genleriyle "Doğu ülküsü"ne bağlı bulunmasına rağmen, kafası kesinlikle bir batılı kafanın çalışma prensipleriyle işliyor. Onun bir davası var bir kere. O davayı merkeze alarak toplumun önüne hedefler koyuyor ve bütün ekibini o hedeflere angaje ediyor. Devleti çalıştırıyor ve hedefleri gerçekleştiriyor. Bu süreçler halkta özgüven ve halkla kendisi arasında müthiş bir bağlılık ilişkisi oluşturuyor.
Kendisinden hiç hoşlanmayan çevreler dahi Erdoğan'ın bir şeyi kafasına koyduğu zaman yapacağını biliyorlar.
***
Başbakan'ın son günlerde yaptığı ve yukarıdaki değerlendirmeyi destekleyen açıklamalara bir bakalım: Mesela, PKK'yla tarihin en sert mücadelesi yapılırken ve üstelik Oslo tartışmaları hala Hükümet aleyhine kullanılırken, Başbakan İmralı sürecini başlatıverdi. Hem de açık ve şeffaf bir biçimde, bizzat kendisi yönetiyor bu süreci. Şimdi herkes çözüme odaklanmış durumda.
Daha iki hafta önce, "Beyaz ekmek yemeyin, kepek ekmek yiyin" diyen Başbakan, halka doktorların yıllarca anlatamadığını bir konuşmayla başarmış görünüyor.
Daha iki gün önce bir TV programında yine beklenmedik iki şey yaptı: Birincisi Silivri'de yatan komutanların artık bırakılması gerektiğini söyledi. Herkes için şaşırtıcı bir açıklama bu.
Aynı programda bir bomba daha patlattı: "Bizi Şangay İşbirliği Örgütü'ne alsınlar, AB'ye güle güle diyelim" deyiverdi Başbakan.
Geçen on yıl Tayyip Erdoğan'ın hiçbir şeyi tesadüfen, boşluk doldurmak veya gündem oluşturmak amacıyla söylemediğini öğretti bize.
Son iki açıklaması örneğin, analiz ettiğiniz vakit karşınıza başka bir resim çıkıyor.
Bu konuya devam edeceğiz...