Anayasa kavramıyla tanıştığımız ilk günden bu yana bir tür anayasa fetişizmi yaşıyoruz. 1876 Teşkilatı Esasiye Kanunu yani kısaca ilk anayasa aynı zamanda fırkalaşmanın da başlangıcıdır. Düzen ve nizam getirme konusunda hiçbir faydası olmadığı gibi adına "istibdat" denilen dönemin başlamasına neden oldu.
1921 Anayasası bir savaş anayasasıdır. 1924 Anayasası yeni kurgulanan bir otoriter devletin anayasa formatına uygun hazırlanmış anayasasıdır.
Ondan sonrakiler darbe anayasalarıdır.
1960 öyledir.
1971 düzenlemesi öyledir.
Ve tabii 12 Eylül Anayasası bir darbe anayasasıdır.
Türkiye şu anda kevgire dönmüş bir darbe anayasasıyla yönetilmektedir ve bugün yeni bir anayasa yapma fikri bir tür milli haysiyet meselesi haline getirilmeye çalışılıyor.
Evet, doğru, bir anayasal demokrasi olacaksak yeni bir anayasa yapmak bir haysiyet ve kendimize saygı meselesidir.
***
Ancak...
Yeni anayasa yapma üzerinden birçok siyasi kavga ve kutuplaşma hali yaşanıyor.
Yeni anayasaya her sorunu kökünden halledecek kutsal bir kabiliyet atfediliyor.
Ve yeni anayasa hazırlıkları üzerinden en kutsal bildiğimiz değerler ucuz pahalı tartışma pazarına sürülüyor.
Milletimize Allah'ın verdiği Türk adı dahi bu anayasa uğruna bu pazarın tartışma konusu haline getirildi.
Bu gidişle Türkiye yeni bir anayasa yapacak belki ama darbe anayasalarından daha çok karşıtı olan bir anayasa çıkacak ortaya.
Öyleyse bir fikrim var...
Yarın TBMM Başkanı Cemil Çiçek çıksa dese ki, "Ey millet, demokrasimizin eriştiği olgunluk düzeyi yeni bir anayasaya ihtiyaç göstermiyor. O nedenle yeni anayasa yapmayacağız, eski anayasayı da lağvedeceğiz" ne olur?
Yani Türkiye yönetilemez bir devlet haline mi gelir?
Hayır, hiç öyle bir şey olmaz. İngiltere'nin bir anayasaya sahip olmadığını, devlet idaresini gelenek ve teamüllerle yürüttüklerini herkes biliyor.
Anayasasız da yönetilebilen bir demokrasi pekala mümkün olur.
Bir anayasası olmayan ama milli iradenin her alanda belirleyici olduğu bir demokratik hukuk devleti.
***
Biliyorum, bu önerimi kimse ciddiye almayacak ama ben dünyada İngiltere gibi demokrasinin beşiği olan anayasasız bir devlet örneği olduğunu hatırlatmak istedim.
Bir an için düşünelim: Başbakan Erdoğan çıksa ve "Bu kadar hızlı değişimlerin yaşandığı çağımızda anayasalı devlet modelleri eskimiştir. Anayasalar insanların haklarını korumadığı gibi toplumları da değerler etrafında bölüyor ve kutuplaştırıyor. Gerçek anayasa milletimizin tarihi ve temiz vicdanı, gelenek ve görenekleridir" derse, mebzul miktardaki anayasa profesörü ne derler acaba?
Önerim şu:
Anayasa yerine TBMM on maddelik bir "ilkeler bildirgesi" yayınlar ve Meclis yüksek yargıyla ve özellikle de Anayasa Mahkemesi ile beraber denetim ve yorum görevini yerine getirir.
Tabii etkin uygulanan kanunlar ve adam gibi bir yargı kurumu gerekir anayasasız bir Türkiye için.
Son günlerde ciddi ciddi düşünüyorum, anayasasız bir Türkiye'de herhalde ne Türk-Kürt tartışması, ne de laiklik tartışmaları bu denli sert yaşanır.
Millet kendi varlık gerekçelerine döner, akıl, bilim ve demokrasi sürekli devrede olur.
Olur mu olmaz mı bilmiyorum ama biz bu anayasayı yine yapamayacağımıza göre bari anayasasız bir hayat mümkün mü, biraz onu düşünelim istedim.