Türkiye şikayet kültüründen çok çekti ve çekmeye devam ediyor. Hiçbir şey yapamıyorsanız yazıklanmanız, bana şöyle yapıyorlar, böyle haksızlık yapılıyor, ben aslında bunları yapardım da müsaade etmiyorlar diyerek bir statü sahibi olabilirsiniz bu ülkede... Konum sahibi de olabilirsiniz... Şikayet kültürüyle bağlantılı başka bir davranış kodu da başkasının marifetini, başkasının eylemini sahiplenme anlayışıdır. Şayet kendinizi ifade edeceğiniz, kendinizi gerçekleştireceğiniz bir marifetiniz yoksa, başkasının numarasıyla kendinizi ifade ediyorsanız doğal olarak sizden kaynaklanan yetersizlikleri de şikayetle örtbas etmenin yollarını arayacaksınız demektir.
Maalesef siyasal erke taalluk eden pek çok konuda bu tür arızları görmek mümkün. Görmek mümkün de, bunun Türkiye'nin üç büyük şehrinin birinde yerel yönetimin başında bulunan kişinin, ekibinin refleksi olması tevil edilemez bir durum...
Bugün İZBAN'ın diğer adıyla EGERAY'ın nasıl yapıldığını, Belediye'nin ne kadar masraf ettiğini, TCDD'nin ne kadar harcama yaptığını, sistemin hangi süreçte nasıl hizmete girdiğini herkes biliyor. Hesaplar ortada... Yolu kimin yaptığı ortada... Sinyali kimin yaptığı, araçların nasıl temin edildiği ortada... Hal böyleyken TCDD'nin İZBAN benim kardeşim demesi ne kadar yakışıksızsa Belediye'nin de İZBAN'ı ben bitirdim, İzmir'e ben kazandırdım demesi o kadar yakışıksız.
***
Hatırlatmak için söyleyelim: Sistem adıyla EGERAY, işletici ve yaygın adıyla İZBAN dünyanın alanında en özgün raylı sistem projelerinden biri... Özgünlüğü şuradan kaynaklanıyor: Dünyada ilk defa merkezi hükümetle yerel yönetim, biri iktidar, yerel yönetim ana muhalefetten, bir araya gelerek bir protokol imzalıyorlar. Diyorlar ki, bir kentin raylı istemini birlikte yapalım, birlikte işletelim. İş bölümü yapılıyor. Bu iş bölümü çerçevesinde, altyapının ağırlıklı kısmı TCDD tarafından yapılıyor. İstasyonlar ve geçitler Büyükşehir Belediyesi'nce inşa ediliyor. Bunu kim işletecek? TCDD ve İzmir Büyükşehir Belediyesi müşterek bir şirket kuruyorlar ve İZBAN A.Ş. adındaki bu şirket sistemi işletiyor.
Buraya kadar bir şey yok..
Peki ne var: İzmir'de şehir boydan boyunca afişlerle donatıldı. Afişlerde TCDD'nin esamisi okunmuyor: Köprülerin üzerinde köprü boyunca İzmir Büyükşehir Belediyesi 'damga'lı "94 kilometrelik raylı sistem ile uzaklar yakın oldu." ... cümlesi ... Başkan bunun "seçim startı" olduğunu da bir televizyon programında ikrar etti. Afişteki cümle Başkanın ağzından gazetelerde de yer aldı.
Şunu söyleyelim: Şayet TCDD taşın altına elini koymasaydı, Belediye'yi bu işe ikna etmeseydi, ben de banliyö işletirim kardeşim, Belediye de kim oluyor diyerek kendine yontsaydı, ki bunu yapabilirdi, yapmadı, o zaman ne olacaktı? Belediye o kendi yaptığını söylediği 94 kilometrelik hattın 9 kilometresini yapabilecek miydi? Siyasetin de bir insaf kriteri olmalı değil mi?
***
Söyleyeceklerim bu kadar da, aklıma Enveri'nin başından geçen bir olay geldi.
Eski şairlerimizden Enveri'nin şiirleri sıkça başkaları tarafından taklit edilir, hatta çalınırmış. Bir gün şairimiz bir çarşıda, kalabalığa bir kişinin kendi şiirlerini okuduğunu görünce, önce dinlemiş, sonra usulca adamın yanına sokulup kulağına "bu şiirler kimin birader" demiş... O da demiş ki, "Enveri'nin şiirleri...". Peki demiş şairimiz, "tanır mısın Enveri'yi?" Öteki, "Enveri benim" demez mi, Allah Allah demiş şairimiz, şiirin çalındığını duymuştum da şairin çalındığını da duymak varmış!