Bir dil düzeltmesine davet
***
Diğer taraftan bir hususu da belirtmek zorundayız. Kendi içinde ırkçı ayırımcı bir toplum düzeni reddetmiş olan Türkler ve diğer milletler aralarındaki mücadelelerde bu farklılıkları politik araçlar olarak kullanmışlardır. Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail mücadelesini buna örnek gösterebiliriz. O nedenle kabul edelim ki içinde yaşadığımız ülkenin kültürel sosylojisinin altında ciddi fay hatları mevcuttur.
Bu fay hatlarından birisi Kürt meselesidir. Nitekim bu hatta yaratılan kırıkları onarmak icin nasıl çaba harcadığımızı herkes görüyor. Diğer bir fay hattı Alevilik meselesidir ki bu da bize tarihten intikal eden bir meseledir. Bu fayı da zaman zaman kırmaya çalışanlar olmuştur ama Anadolu'nun kardeşlik kültürü her seferinde direnmiştir. Şimdi Suriye sorunu nedeniyle yeniden bu hatta kırıklar yaratmak isteyenler vardır.
Üstelik bazı yorumcular ve hatta üniversite hocaları televizyonlara çıkıp sorumsuzca Esad yanlılarını "Aleviler" diye tanımlamaktadır. Bu cahilce ya da art niyetli bir davranıştır. Suriye'deki Nusayrilik ile bizdeki Türkmen Aleviliğinin hem tarihsel ilişkiler bakımından hem de doktrin bakımından çok az benzerliği vardır.
***
Bütün bu çizdiğim tablodan sonra iki şey söyleyeceğim:
Bir, herkes konuşurken kullandığı adlara, sıfatlara ve terimlere dikkat etsin. Düşmanın bize yapamadığını bizim kendimize yapmamızın bir alemi yok. Alevilerle Esad'ın katil zümresini bir arada zikretmek en başta Ehli beyt ruhunu incitir.
İki, bu konuya en fazla AK Parti dikkat göstermelidir. Zira AK Partiyi de sünnilerin temsilcisi gibi göstermeye çalışan bir çaba ortada durmaktadır. Ve AK Parti bir gün bile kaybetmeden Alevi çalıştaylarını yeniden başlatmalı ve Alevi canlarımızı en samimi duygularla kucaklamalıdır.
Tarihin emrettiği budur!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.