Gezi ve PKK
Birincisi, yarattığı imaj krizinden dolayı PKK cenahında, "Türk devleti zannettiğimiz kadar güçlü değilmiş" şeklinde bir algı yarattı.
Nitekim PKK daha önce kararlaştırılmış 'çekilme' işini ağırdan almaya başladı.
Şu ana kadar ülke sınırları dışına çıkan PKK'lı sayısı henüz yüzde 20'ler düzeyinde.
Öte yandan PKK'nın yine Gezi Parkı eylemlerine bağlı olarak ağız değiştirdiğini, süreci olumsuz yönde etkileyecek söylem setine geri döndüğünü görüyoruz.
'Öcalan'a özgürlük, demokratik özerklik' gibi sürecin şartları içinde yer almayan talepleri yeniden dillendirmelerini başka nasıl izah edebiliriz?
***
İkinci olarak terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın, yine Gezi Parkı eylemlerine bağlı olarak, değişme işaretleri veren tutumudur.
Bir tilki kadar kurnaz olan Öcalan, Gezi olaylarından dolayı hükümetin zor durumda olduğunu varsayarak kendi durumunun düzeltilmesini sürecin ön şartı haline getirmeye çalışıyor.
Kardeşiyle yaptığı görüşmede verdiği mesajlar, bağımsız doktor talebi, KCK yönetimini değiştirmesi ve mesaj yüklü adamları göreve getirmesi hep bunun işaretleri.
Burada hükümete dönük gizli bir tehdidin olduğu çok açık; PKK ve Apo demek istiyorlar ki, "Başınız Gezi Parkı'yla belada, taleplerimize uyumlu davranmazsanız bir cephede biz açarız."
Güce göre tavır almak terör mantığına uygun bir davranış biçimidir.
***
Dikkat çekici bir gelişmeyi daha haber vermek istiyorum:
Son günlerde PKK ve teröristbaşı tarafından sürekli olarak bir 'statü' lafı söylenip duruyor.
Nedir statü?
Federasyondan özerkliğe kadar birçok sistemi içerir.
Kollektif haklar sizin anlayacağınız.
Daha anlaşılır söylemek gerekirse Türkiye içinde ikinci bir devlettir statünün anlamı.
Oysa çözüm sürecinde PKK tarafının resmi görüşü diyebileceğimiz temel belge 21 Mart 2013 tarihli Nevruz mektubudur.
Burada herhangi bir statü talebinden söz edilmiyor. Söz edilmediği gibi "Kürt sorununun Türkiye'nin demokratikleşme perspektifi içinde çözüleceğine" dair açık bir taahhüt belirtiliyor.
Ama oyun bozanlık 25 Nisan 2013'te başlıyor. Kandil'deki terörist Murat Karayılan yaptığı basın açıklamasında açıkça 'kürtlerin statüsü'nden bahsetti.
İlginç bir şekilde Gezi Parkı olaylarından sonra Abdullah Öcalan da 'statü' kavramından söz etmeye başladı.
29 Haziran 2013'te yandaşlarının Brüksel'de yaptığı toplantıya gönderdiği mesajda yine açıkça, Kürtlerin statü hakkından bahsetmiştir.
Bütün bunları bir araya getirdiğimiz vakit Gezi Parkı eylemleri denen sürecin nasıl bir dış kaynaklı tezgah olduğu belli olmuyor mu?
Dış dünya Türkiye'nin kendine ait önemli bir sorunu çözmesini istemiyor.
Türkiye'nin güçlenmesini istemiyor.
Gezi Parkı'ndaki nihilist 'Gezi zekalı' da kullanıldığının bile farkında olmadan 'özgürlük' diye bağırıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.